Written by 11:55 KÜLTÜR

Hamburg Kültür ve Edebiyat Günleri’ne ilgi yoğun oldu

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) üyesi Hamburg İşçi ve Gençlik Derneği’nin geleneksel olarak düzenlediği Hamburg Kültür ve Edebiyat Günleri bu yıl 10-12 Şubat tarihleri arasında ‚Barış, Kardeşlik ve Demokrasi‘ teması ile gerçekleşti.

Hamburg’ta bu yıl 10.’su düzenlenen ve üç gün süren Kültür ve Edebiyat Günleri’ne ilgi yoğun oldu. Bir çok fabrikadan işçiler, sendikacılar, yazarlar, akademisyenlerle kentteki çeşitli göçmen örgütlerinden temsilcilerin katıldığı etkinliği üç gün boyunca yaklaşık 500 kişi izledi.

Berlinli tiyatro grubu Theater 28’in sahnelediği, Muzaffer İzgü’nün “Sınır” oyunu ile başlayan etkinlikte oyunun ardından barış konulu bir söyleşi düzenlendi.

DİDF Hamburg Başkanı Dilan Baran yaptığı açılış konuşmasında özetle şunları dile getirdi: “Bu yıl da davet ettiğimiz yazarlarımız, sanatçılarımız ile birlikte daha iyi bir dünyaya dair umudumuzu ve isteğimizi sizlerle paylaşmaya çalışacağız.

Biliyorsunuz, şehrimizde bir ay önce, Avrupa’nın en görkemli “Kültür ve Sanat” merkezini oluşturma iddiasıyla, yapımı 10 yıl süren ve 800 milyon Euro’ya mal olan Elbphilamoni’nin açılışı yapıldı. Bu 800 milyonun yüzde doksanı işçi emekçilerin cebinden çıktı. Peki program izleyicilerinin yüzde kaçı biz işçi emekçilerden oluşuyor? Yüzde dokuzu bile değil. Evet, bu prestij abidesinin kapıları geniş halk kesimlerine kapalı. Kültür ve sanatı elitleştirildiği bir ortamda biz de bu etkinliğimizle 10 yıldır, kültür ve sanatı emekçilerle buluşturmak için çaba sarf ediyoruz.” Baran konuşmasında ayrıca Türkiye’deki Anayasa referandumuna da değinerek, barış ve demokrasi için izleyicileri ‚hayır‘ demeye davet etti.

Hamburg Eyalet Milletvekili Deniz Çelik de etkinlikte yaptığı konuşmada, “kültür, sanat ve edebiyat hayata ve geleceğe umutla bakabilmek, daha iyi bir yaşam mücadelesi verebilmek için, işçi ve emekçiler için, geniş halk kesimleri için vazgeçilmezdir.” diyerek kültür ve edebiyat günleri gibi etkinliklerin güçlendirilerek devam etmesinin önemine dikkat çekti.

BU YILIN ONUR KONUĞU TONGUÇ BAYKURT

Daha sonra edebiyat günlerinin bu yılki onur konuğu olan yazar senarist Tonguç Baykurt sahneye davet edildi. Baykurt’a takdim edilen plaketi emekli sendikacı Hüseyin Yılmaz sundu. Yılmaz ve Baykurt DİDF’i bu tür çalışmalarından dolayı tebrik ettiler. Her zaman DİDF’in çalışmalarına katkı sunmaya hazır olduklarını ifade ettiler.

Etkinliğe Türkiye’den gazeteci yazar Oya Baydar, EMEP Genel Başkan Yardımcısı Nuray Sancar, Gazeteci-Yazar İsmail Saymaz birer söyleşi ile katılırken, yazar ve tiyatro oyuncusu Michael Weber, oyuncu Sylvia Becker, DİDF MYK üyesi Düzgün Altun da yer aldı.

Bu yılki edebiyat günlerinde gençlik bölümünde ise gençler düşüncelerini ve ürettiklerini, yazdıklarını izleyicilerle paylaştı. DİDF-Gençlik Komisyonu Üyesi Emre Öğüt politik mücadelede basın ve edebiyatın etkisini değerlendirdiği konuşmasında emek basının önemine değindi. Hukuk fakültesi öğrencisi Baran Özdemir de yazdığı bir öyküyü izleyicilere okudu.

Etkinlik kapsamında Didem Kılınç ve Gökhan Demir ile Hayatın Sesi Korosu da sahne alarak söyledikleri şarkı ve türkülerle beğeni topladılar.

OYA BAYDAR: DAYANIŞMA İÇİNDE OLALIM

Etkinliğe katılan yazarlardan Oya Baydar, Türkiye’deki gelişmeleri değerlendirdiği söyleşisinde şunları dile getirdi: “Şimdiye kadar hep vicdanımla hareket ettim. Vicdan insanın kendisine yapılmasını istemediği şeylerin başkasına yapılmasına da göz yummaması demektir. Türkiye’de bu kötüye gidişata ve vicdansızlıklara karşı ben yine vicdanlarımızın sesine kulak vermek gerektiğine inanıyorum. Bu zamanda birbirimize karşı akrep gibi olmayalım, dayanışma içinde bulunalım.”

İş kazalarını konu eden son kitabı Fıtrat‘ı anlatan gazeteci İsmail Saymaz da yaşanan iş cinayetlerinden örnekler vererek Türkiye’deki ortamı başka bir açıdan değerlendirdi. (YH)


DİDF Yönetim Kurulu Üyesi Düzgün Altun ve Gazeteci-Yazar Nuray Sancar

Brecht’in dili Nazım’ın şiiri

Nuray Sancar

Ayaza rağmen üç gün boyunca salonu hiç boş bırakmayan Hamburglulara kitap-edebiyat günleri etkinlikleri, Türkiye’deki ve Almanya’daki gelişmeler hakkında fikir alışverişinde bulundukları bir fırsat sundu. Edebiyatın, sanatın zamandışı mesajları hemen güncel bir içerik kazandılar. Öyle ki Muzaffer İzgü’nün yazdığı savaş-barış temasını işleyen “Sınır” adlı oyunla gerçekleştirilen açılış gecesinde de, oyunun teması herhangi bir zamanda herhangi iki ülkenin sınırında olabilecek olayları işlemesine rağmen sanatçılarla tartışmalar kolaylıkla Ortadoğu’da süren savaş üzerine yoğunlaşabildi.

Asıl iyi olan DİDF’in farklı kesimlerden, kimliklerden ve politik görüşlerden oluşan geniş bir yelpazeyi orada toplayabilmesiydi. Ama herkesin ülkenin geleceği ile ilgili kaygısı ortaktı. Referanduma doğru gidilen bu günlerde bütün dikkatler tek adam rejiminin çerçevesini çizen Anayasa önerisinin geri çevrilmesi için neler yapılabileceğine yoğunlaşmıştı. Bütün yollar bu soruya açıldı; her etkinlik ister istemez bu sorunun yanıtıyla meşgul oldu. Kim ne yapabilir, eller ve güçler nasıl birleştirilebilir; dayanışma daha fazla nasıl geliştirilebilir, nasıl bir söylem ve yöntem kullanılabilir; ortaya çıkabilecek sorunlarla nasıl baş edilebilir sorusu defalarca yanıtlandı. Kısacası Hamburg’da yaşayan Türkiyeli göçmen emekçiler ülkenin kaderine varlıklarıyla odaklanmış durumdalar. Etkinliğe yansıyan da bu oldu. Kaygıyla umut, kaybetme korkusuyla duygusu arasındaki o kısacık mesafede birlikte olmanın, dayanışmanın, yanyana durarak çoğalmanın mümkün olduğunu gösteren bir platform oluşturmuştu DİDF.

Derneğin “ev yapımı” sunumları sadece kadınların özveriyle gerçekleştirdikleri yiyecek menüsünden ibaret değildi. O kadınların bir kısmı sahnedeki koronun bir parçası olarak da göründüler. Üyelerin her biri göze görünmeyen işleri defalarca yapmaktan, konuklarla tek tek ilgilenmekten, onu oraya, bunu buraya koymaktan yorulmadılar.

Kitaplar imzalandı, sahneden kitaplar okundu, stand önünde birbirlerine son okudukları kitabı tavsiye edenler yenilerinin sayfalarını karıştırdılar. Brecht, sahnede teatral bir gösteriyle seyircinin başının tacıydı. Arbeit Zukunft Genel Yayın Yönetmeni Diethard Möller Türkçe oyun için sanatçıları kutlarken “Türkçe anlayamıyorum ama bu oyunun mesajını ve ruhunu anladım” derken haklıydı, Almanca bilmeyenler için de Brecht öyle güzel okunuyordu ki anlamak için bu dili bilmek pek de gerekli değildi. Oya Baydar’ın konuşmasının başlığı ise Nazım Hikmet’in bir dizesinden alınmıştı “Akrep gibisin kardeşim.” İki dilin en büyük şairleri, hayatını iki dille idame ettiren göçmen emekçilere yarenlik etmeye gelmişlerdi kolkola.

Brecht’in dilinde edebiyat ve politika Türkçe’nin yanında, içiçe yer aldı. Sadece bu değil; Alevi deyişleri, Kürtçe türküler ve hepsinden önemlisi tek başına hiçbir dile sığmayan ezilenlerin dayanışması DİDF’in etkinliğine damgasını vuruyordu.

Kitap – Edebiyat günlerinden bir sonuç bildirgesi çıkması gerekseydi eğer, üzerinde kısa bir mesaj yer alacaktı: “Kardeşlik dayanışma ve elbette tek adam rejimine Hayır! ”

Close