Ali Çarman
Kopenhag günümüz koşullarında güvenli yaşanabilir şehirler arasında ilk sıralarda yer almakta. Gezimizin yeni yılın ilk günlerine denk gelmesi ve havaların bir hayli soğuk olmasına rağmen insan kendini sıcak bir ortamda buluyor.
Danimarka nüfusunun 5,8 milyon olduğu dikkate alındığında her beş kişiden biri başkentte yaşamakta. Doğal olarak bu durum Kopenhag yaşamı ve kültürüne ayrı bir zenginlik ve farklılık katmakta.
Yeni bir şehre gidildiğinde her kişi dünya görüşü ve ekonomik durumu doğrultusunda plan çıkararak sokakları arşınlar. Biz de öyle yapmaya çalıştık.
Nereden başlayalım derken, Danimarka işçi sınıfı mücadelesi ve tarihi hakkında fikrimizi daha arttırmak için Kopenhag’ın tam kalbinde yer alan ‘Arbejdermuseet – İşçi Müzesi’ni gezmeye karar verdik. Müze işçi sınıfı hareketi tarihi açısından oldukça zengin. Bildiğimiz kadarıyla işçi müzesinin çok fazla benzeri bulunmuyor.
İMECE USULÜ YAPILAN BİNA
İşçi müzesi binası 1879’da Danimarka işçi hareketinin ilk binası olarak işçiler tarafından inşa edilmiş. Çok sayıda sendika burada çalışmalarını sürdürmüş. Tarih boyunca işçiler için doğal bir buluşma ve tartışma yeri olmuş.
İşçi mücadelesi tarihinde en zorlu dönemler diye tarif edilen, çalışma koşullarının köleliği arattığı, sendikasız, sigortasız ve 12 saat gibi çalışma günlerinin olduğu yıllar aynı şekilde sınıfa karşı sınıf tutumuyla çetin mücadelelerin yaşandığı dönemler olmuş.
ÇOCUKLARIN EĞİTİMİNE AYRILMIŞ BÖLÜM
Müzelerde çoğu zaman fotoğraf çekmek izne bağlı ve her objenin önünde lütfen dokunmayın yazısı asılıdır. Bu kurala uymadığınızda hemen görevliler uyarır.
İşçi müzesinde böyle bir şey söz konusu değil. Fotoğraf çekmek, sergilenen objeyi her bakımdan incelemek, dokunmak serbest. Çocukların eğitimine hizmet eden bölümde ise her şeye dokunabiliyorsunuz.
Burası tam bir kreş görünümünde; bir yanda çocuk bağırışları diğer yanda çocuk programları ile adeta bir işçi evi-okulu havası katmış müzeye. Ayrıca, Kopenhag’da müzelerin önemli bir kısmı aile gezisi ve çocuklar gözetilerek dizayn edilmiş.
On kişilik bir işçi ailesinin iki odalı bir evde nasıl yaşadığını, liman işçilerinin güçlü pazuları, tekstil ve yapı işçileri, teknik alandaki gelişmeler ile müzede işçilerin dünyasını yansıtmaya özel gayret edilmiş.
TARİHİ SALON
1879’da yapılmış sendikaların oda ve katlarını gezdiğinizde tarihin yeniden hayat bulduğu duygusuna kendinizi kaptırmadan edemiyorsunuz. Zira, tarihi salon sınıf hareketine önemli ev sahipliği yapmış.
Büyük toplantı salonu tavanına asılmış meslek dalları bayrakları ile sanki kızıl bayraklar geçidinde olduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Koca duvara resmedilmiş tablonun üzerindeki ‘Eşitlik-Özgürlük-Kardeşlik’ yazısı, o dönem hakkında ipucu vermekte. Salonun iki yakası ise ağaç kabartmadan yapılmış meslek dallarını gösteren süslemelerle kaplı.
Denebilir ki Danimarka işçi sınıfı mücadelesinin en önemli toplantıları bu salonda yapılmış. Sadece bununla sınırlı kalınmamış, zaman zaman uluslararası toplantılar da bu salonda gerçekleşmiş. 1890’dan sonra 1 Mayıs da defalarca burada kutlanmış.
8 Mart 1910’da değişik ülkelerden sosyalist ve ilerici kadınlar bu salonda toplantı gerçekleştirmişler. Savaşsız ve sömürüsüz bir dünyanın mücadelesini veren kadınlar, Clara Zetkin’nin önerisiyle 8 Mart emekçi kadınlar günü kararını burada almışlar.
Clara Zetkin, Rosa Luxemburg, Lenin işçilere ait bu binada işçilerin zaferi için yapılan toplantılara katılmışlar.
Özgürlük mücadelesinin önemli isimlerinden Nelson Mandela da, serbest bırakıldıktan sonra yapmış olduğu Danimarka gezisinde bu salonda bir konuşma yapmış.
Enternasyonal toplantılar, hararetli tartışmalar yakın zamana kadar eksik olmamış ve salonda hala önemli toplantılar gerçekleştirilmeye devam ediyor.
KOPENHAG’IN ORTA YERİNDE LENİN
Komünist Manifesto, yayımlanışından (1848) kısa bir süre sonra Danimarka’da da yayınlandı. Danimarka işçi sınıfı öteden beri büyük mücadeleler verdi. Bunun sonucu zaman zaman büyük kazanımlar elde etti. İşçi sınıfı çalkantılı mücadelesinde 8 saatlik işgünü hakkını 1920’de kazandı.
İşçi hareketinin olduğu her yerde önderlerinin de eserleri ve düşünceleri mücadelede yol göstermekte. Müzeden içeri adım atıp biraz gezdiğinizde bu gerçeklikle hemen yüz yüze geliyorsunuz.
Müzedeki bir yenilemeden sonra giriş bahçesine yerleştirilen ve üç metre yüksekliğindeki bronz Lenin heykeli ziyaretçilerin bolca fotoğraf çektikleri bir bölüm. Bunun üzerine heykel biraz daha tenha bir yere alınarak sergilenmeye devam ediliyor. Yine giriş salonunun bir bölümü sağlı sollu Lenin afişleriyle donatılmış durumda.
İŞÇİLERİN MÜCADELESİ DEVAM EDİYOR
İşçi hareketi tarihinin kültürel bir mirası olan müzede gördüklerimizi, öğrendiklerimizi olduğu gibi burada anlatmak zor. Anlatılan, her adımı birbirine bağlı ve dünyayı değiştirecek, dönüştürecek bir sınıfın tarihi. Gezi sonrası kitapların yapamadığını bizzat görerek tanık olarak öğreniyorsunuz.
Ayrıca müzede dönem dönem, başta Danimarka işçi sınıfı olmak üzere genel olarak işçilerin yaşam koşullarına ilişkin geçici sergiler de açılmakta.
İşçi müzesini her yıl 110 binden fazla ziyaretçi gezmekte. Danimarka işçi hareketine adanmış İşçiler Müzesi 2018’de UNESCO dünya mirası listesine alınırken 2019’da, öğretim faaliyetleri için prestijli Avrupa Müzesi Ödülü olan DASA ÖDÜLÜ’nü aldı. İnsanı mutlu eden yorgunluğumuzu 1892’ler ortamında olduğu gibi sıcak bir kahve keyfiyle giderip turumuza devam ettik.