Written by 14:44 POLITIKA

Korona eylemleri eskisi kadar masum değil

29 Ağustos Cumartesi günü başkent Berlin’de düzenlenen büyük gösteri, korona kısıtlamalarına karşı eylemlerin hiç de öyle “masum kişiler” tarafından düzenlenen eylemler olmadığını gösterdi. Gösteri sırasında 400-500 kişilik bir grup, polis barikatını aşarak meclis binasına (Bundestag) girmeye çalıştı. Ellerinde imparatorluk döneminden kalma bayraklar taşıyan grubun üç polis tarafından engellenmesi doğal olarak ülkenin en önemli olaylarından birisi haline geldi.

Önce Stuttgart’ta başlayan, daha sonra diğer kentlere yayılması için provalar yapılan “anti-korona gösterileri” gelinen aşamada, katılım sayısında azalma olsa da belli kesimler için süreklilik kazanmış görünüyor. Berlin’deki gösteri bu açıdan gövde gösterisi anlamına geliyordu. Berlin İçişleri Senatörlüğü tarafından yasaklanan ancak Berlin İdari Mahkemesi tarafından yapılmasına izin verilen gösteriye beklendiği gibi ülkenin her yerinden aşırı sağcı gruplar güçlü bir şekilde katılım gösterdi.

Kendisini “Querdenker” olarak adlandıran bu grupların içinde çok sayıda aşırı sağcının yer aldığı Berlin gösterisinde bir kez daha görüldü. Bu nedenle eylemleri sırf korona önlemlerine tepki gösteren “sıradan vatandaşlar” şeklindeki değerlendirmek pek gerçeği ifade ediyor. Aynı örgütler şimdiden iki Almanya’nın “Birleşme Bayramı” olan 3 Ekim’de Konstanz’da büyük bir miting yapmayı planlıyorlar.

“Querdenker”in kurucusu olan Michael Ballweg, gelen eleştirilere rağmen eylemlere Neonazilerin katılmadığını ileri sürse de bu, gerçeği ifade etmiyor. Basında yer alan haberlere göre parlamento binasına girmeye çalışan grubun ağırlıklı olarak “Reichbürger” ve diğer Neonazi gruplardan oluşuyor. Birisinin elinde Türk bayrağının olması ise ayrıca dikkat çekici. AfD eylemin yasaklanmasına en sert karşı çıkan parti olmuştu.

BERLİN’DE EYLEMLERDE MASKE TAKMAK ZORUNLU OLDU

Sonuçta 22 bin kişinin katılması için izin verilen eyleme 40-50 bin arasında insan katıldı, hem de hiçbir kural tanımadan. Normal yaşamda gerekli alanlarda maske takmayanlara en az 50 Euro para cezası verilmesi yönünde karar verilmesine rağmen, bu kararın Berlin’deki korona karşıtlarının eyleminde bir hükmü olmadı. Sözde uyarılara çoğu gülüp geçti. Zira eylemi düzenleyenler başından itibaren koronavürüs gerçeğini tanımıyorlar ve alınan kararları protesto ediyorlar.

Tartışmalı eylemden sonra Berlin Senatosu, kentte yapılacak eylemlerde maske zorunluluğu getirdi. Alınan karara göre, bundan sonra kentte 100 kişiden fazla katılımın olduğu eylemlerde maske takmak zorunlu olacak. Maske takma sadece araba ve bisiklet konvoyu sırasında zorunlu olmayacak.

İSTİHBARAT ÖRGÜTÜ HER ZAMANKİ GİBİ

Aşırı sağcıların Federal Parlamento’yu işgal etmeye çalıştığı günden iki gün önce ARD televizyonuna açıklamalarda bulunan Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV) Başkanı Thomas Haldenwag tersi yönde açıklamalarda bulunmuştu. Aşırı sağcıların anti-korona eylemlerine katılmaya çalıştığını, ancak bunu başaramadığını söyleyen Haldenwag, eylemlerin de anayasal temelde düzenlendiğini, asıl olarak da komplo teoricilerin katıldığını ileri sürmüştü. Ancak, bunun gerçeği ifade etmediği iki gün sonraki eylemde açık olarak görüldü

Eyleme katılan aşırı sağcılar konusunda istihbaratın bilgi paylaşımında bulunmadığı hatta meclis tarafındaki polis sayısının azaltıldığı ileri sürülüyor. Bunun yerine antifaşistler tarafından düzenlenen protesto eyleminin yapıldığı tarafa fazla polis yığıldı.

Berlin’de muhalefette olan Hristiyan Birlik Partisi’nin (CDU) bu durumdan çıkardığı sonuç ise istihbarat örgütünün güçlendirilmesi oldu. Bunun da sadece aşırı sağa karşı değil genel olarak aşırılara karşı olması gerektiği dile getirildi. Dolayısıyla fırsattan yararlanarak temel haklarda kısıtlamayı gündeme getirdi. (YH)


‘Kahraman polisler’ sarayda ağırlandı

Özellikle Bild gazetesi tarafından yazılanlara bakılırsa aşırı sağcıların parlamentoya girmesini üç polis engelledi. Barikatları aşan 400-500 kişiyle karşı karşıya kalan üç polis soğukkanlı bir şekilde hareket ederek, göstericilerin meclise girmesini engelledi. 53 yaşındaki Karsten B.’nin başını çektiği üç kişilik polis grubu “Reichtag Kahramanları” olarak manşete çıkarıldı.

Ardından üç polis Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier tarafından 31 Ağustos günü Bellevue Sarayı’nda davet edildi. Demokrasiye sahip çıktıkları için kendilerine teşekkür edildi. Törende konuşan Steinmeier, “Temel hakları kullanarak gösteri yapmak herkesin en temel hakkı. Ancak aşırı sağcılarla, Neonazilerle birlikte hareket edenlerle aktif bir şekilde mücadele edilmeli” dedi. Değişik partilerden siyasetçiler de aynı yönde mesajlar verdi.

Ancak, “kahraman polisleri” manşete taşıyan Bild, başyazısında bu durumu ikiyüzlülük olarak adlandırdı. Frank Schneider tarafından kaleme alınan “Hukuk devletimizin temel taşı” başlıklı yazıda, “Birkaç hafta önce polisimize ırkçı vurucu çeteler diyenler şimdi demokrasinin savunucusu diyor. Bu iki yüzlülüktür” cümlelerine yer verdi.

Görünen o ki medya ve siyaset dünyanın malum çevreleri, korona karşıtı eylemde ‚polisin kahramanlığını‘ öne çıkararak, son haftalarda sıkça gündeme gelen polis şiddeti tartışmalarının üstünü kapatmak istiyorlar. (YH)


Popülistlerin sayısının azaldığı iddia edildi

Bertelsmann Vakfı ile Berlin Sosyal Araştırmalar Merkezi tarafından YouGov araştırma şirketine yaptırılan „Popülizm Barometresi 2020“ başlıklı araştırmaya göre, seçme hakkı olan her beş kişiden birinin popülist görüşlere sahip olduğu belirlendi. 2018’deki araştırmada, her üç kişiden birinin popülist olduğu tespit edilmişti.

Araştırmada popülist olmayan seçmenlerin sayısının da arttığı belirtildi. 2020’de neredeyse her iki seçmenden birinde popülist eğilimler olmadığı kaydedildi. 2018 yılında popülist olmayan seçmenlerin oranı yüzde 31,4 olmuştu. Haziran ayında yapılan ankete 10 bin seçmen katıldı.

Araştırmada, popülistler arasında devlet ve toplumun işleyişine dair yaygın olarak kullanılan ifadeleri onaylayanlar „popülist“ olarak nitelendirdi. Bunların „Siyasi partiler sadece seçmenlerin oyunu istiyor ama ne düşündüğü ile ilgilenmiyor“ veya „Siyasetin ‚uzlaşma‘ olarak nitelendiği esasen kendi düşüncelerine ihanet etmek“ gibi ifadeler olduğu belirtildi.

Araştırmayı yürütenler, seçmenler arasında popülizm karşıtı eğilimin artmasının koronavirüs salgını öncesinde başladığına dikkat çekti.

Araştırmayı yürütenler, savunma durumuna geçen sağ popülistlerin daha güçlü bir şekilde radikalleşebileceği uyarısında bulundu. Araştırmada, sağ popülist Almanya için Alternatif’in (AfD) aşırı sağ görüşlere sahip seçmenlerin tercih ettiği bir partiye dönüştüğüne dikkat çekildi. Ankete katılanların yüzde 56’sı, AfD yanlılarının aşırı sağcı eğilimlere sahip olduğunu ifade etti. (YH)

Close