SEMRA ÇELİK
Berlin Moabit’teki bir parkta, II. Dünya Savaşı sırasında Japon ordusu tarafından tecavüze uğrayan Koreli kadınların anısına bir anıt var. Berlin hükümeti Japonya ile ilişkilerini iyi tutmak için bu heykelden kurtulmak istiyor.
Japon birlikleri, 1941’de Güneydoğu Asya’yı işgal ettiğinde Malay Yarımadası’nda Rosalind’in köyüne geldiklerinde, iki çocuk annesini kaçırıp bir geneleve götürdüler. Orada ona Japonca ‚Hanako‘ adı verildi ve askerler tarafından tecavüze uğradı. Doğu Timor’dan Marta. Japon ordusu 1942’de orayı işgal ettiğinde henüz ergenlik çağındaydı. Yine de Japon ordusu için fahişe olarak hizmet etmek zorunda kaldı ve ancak tamamen bitkin düştüğünde serbest bırakıldı. Bir başka örnek Mardiyem, 13 yaşında 1942’de Japonların Endonezya’ya saldırısı sırasında, fahişe olarak Japon ordusunun „rahatlama istasyonuna“ gönderildi. Orada hamile kaldı ve acımasız bir kürtaj yaptırmak zorunda bırakıldı.
Onlara Trostfrauen (Teselli kadınları) deniyor. Trostfrauen, İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon ordusu tarafından fuhuşa zorlanan kızlar ve kadınlar için kullanılan önemsizleştirici bir terimdi.
ÜCRA KÖŞEDEKİ HEYKEL RAHATSIZ ETTİ
Moabit semtindeki ücra bir parkta küçük bir heykel var. Heykel küçük ama sorun büyük. Hikaye artık sadece sorumlu bölge Moabit ve Berlin Senatosunu meşgul etmekle de kalmıyor, aynı zamanda Japonya ile Almanya arasında hükümet düzeyinde de bir tartışma konusu haline geliyor.
Berlin merkezli Kore Derneği, İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon ordusu tarafından özellikle Kore ve Çin’de cinsel istismara uğrayan 200.000 kadın ve kız çocuğunun anısına Eylül 2020’de bu heykeli diktirdi. Savaş sırasında hâlâ bölünmemiş olan Kore, Japon yönetimi altındaydı; fuhuşa zorlananlar kaçırıldı ya da yalan vaatlerle kandırıldı, genelev benzeri tesislere götürüldü ya da birliklerle birlikte gitmek zorunda kaldı. Kadınların kaderi uzun süre suskunlukla geçiştirildi; ancak 1990’larda bazıları seslerini yükseltip, çektikleri acının Japon devleti tarafından tanınmasını talep etti. Örneğin Rosalind, „Bedenim ve ruhum yaralandı“ dedi.
Bu noktaya kadar hikaye, Koreli bir derneğin başlattığı geçmişle hesaplaşma başlığı altında ilerlemekte. Asya tarihinin bu karanlık sayfasının Avrupa’da duyurulması için dernek parkın yakınında küçük bir sergi atölyesi işletiyor. Ancak heykel dikilir dikilmez günümüze kadar devam eden siyasi bir tartışma ortaya çıktı.
JAPONYA’DAN BASKI
Çünkü Berlin’deki Japon Büyükelçiliği Birinci Sekreteri Mitsunori Ogasawara, Japonya’nın „Berlin heykelinin artık orada kalmaması gerektiği görüşünde“ olduğunu söyledi. Japon hükümetinin bakış açısına göre, heykel Teselli kadınlarını „kesinlikle tek taraflı“ bir şekilde yansıtıyor. 1990’lı yılların başlarında konu Japonya ile Güney Kore arasındaki „ilişkilerde önemli bir mesele“ haline gelmiş ve 2015 yılında Japonya Başbakanı’nın özür dilemesiyle sonuçlanmıştı.
Japonya, hayatta kalan kadınların birçoğuna ve onların akrabalarına tazminat ödedi; bu, sorunun Japonya için „nihai ve geri dönülemez şekilde çözüldüğü“ anlamına geliyordu. Büyükelçilik Sekreteri Ogasawara, bu nedenle „Japonya’nın bu konuda hiçbir şey yapmadığına dair yanlış iddianın yayılması“ „derin üzüntü verici“ dedi. Ayrıca heykelin „Güney Kore topluluğuyla önceden barışçıl olan ilişkilere gerginlik ve çatışma getireceği ve bunun yaralar bırakacağı“ yönünde korkular da var.
Bu Japonya açısından bakıldığında anlaşılabilir bir tutum. Ancak Berlin siyaseti de bunu benimsedi. Pek çok kişinin şüphelendiği gibi, Japonya’nın baskısı nedeniyle. Japonya’dan sanat eserinin 2020’de kaldırılması yönünde çağrılar zaten vardı ve çok sayıda yerel politikacı Japon büyükelçiliğine çağrılmıştı. Ekim 2020’de sorumlu belediye başkanı anıtın onayını iptal etti. Gerekçesi: Bu, „iki devlet arasındaki siyasi ve tarihsel açıdan yüklü ve karmaşık bir çatışmadır“ ve Almanya’da işlenmesi uygun değildir.
Gerhard Schröder’in Koreli eşi So-yeon Schröder-Kim’in de içinde olduğu bir grup tarafından başlatılan Berlin içinde ve dışında çok sayıda protestodan sonra anıtın ayakta kalmasına izin verildi. İnsanlar bronz kadının kucağına çiçekler bıraktı ve Kore Derneği gençlerle cinsel şiddet hakkında konuşmak için etkinlikler düzenledi. Kore Derneği sözcüsüne göre bunun amacı Japon devletini eleştirmek değil. Dünyanın her yerinde kadınların ve kız çocuklarının çektiği acıları ve seslerini duyurmanın onlar için ne kadar zor olduğunu ortaya koymak.
BERLİN BELEDİYESİ KARAR ALDI: HEYKEL KALKACAK
Ancak daha sonra Berlin’in Belediye Başkanı Kai Wegner (CDU) baharda Tokyo’ya gitti ve burada konu yeniden gündeme geldi. Sonuç: Belediye başkanının kendisi artık kadın heykelinin kaldırılması için kampanya yürütüyor. Buna göre heykel kaldırılacak, onun yerine savaş ve kadınlar bağlamında yeni bir heykel dikilecek.
Heykel destekçileri ise bunu kabul etmiyorlar. Kore Derneği insanları bir „konuşma maratonuna“ davet etti; yaklaşık 150 kişi bronz heykelin etrafında toplanarak kaldırılmasına karşı gösteri yaptı. Bir posterde „Tarihsel revizyonizmi durdurun“ yazıyor; insanlar çağdaş tanıkların siyah beyaz fotoğraflarını taşıyordu. Hikayelerini dünyanın bilmesi için sonuna kadar mücadele eden yaşlı kadınların yüzleri. Bir konuşmacı, „Hiç kimse bu kadınların acılarının üstüne çizgi çekemez“ dedi. Ancak protestonun bu sefer de başarılı olup olmayacağı belirsiz. Anıtın bu ayın sonunda kaldırılması bekleniyor.
Güney Koreli ‚Konfor Kadınları‘
Japon ordusu, 2. dünya savaşı esnasında askerlerinin cinsel ihtiyaçlarını karşılaması için birçok Koreli kadını, seks kölesi haline getirdi. Sayıları 200.000’e yaklaşan bu kadınların oluşturduğu topluluğa konfor kadınları anlamına gelen ‘’Comfort Women’’ ismi verildi. Milyonlarca asker, yüzbinlerce kadına cinsel açlığını gidermek adına senelerce tecavüz etti. “Comfort Women” kavramını trajik hale getiren ise, bu kadınların çok büyük bir kısmının işgal edilen topraklardaki sivil halkın içinden silah zoruyla kaçırılıp tecavüze uğrayan kadınlardan oluşmasıdır. O dönemde yaşayan ve seks kölesi olarak Japonlar tarafından kaçırılan bir kadın, yaşadıklarını şöyle dile getirmiş:
‘’Tanımadığım bir kadın, askerler tarafından bir odaya alınmak istendi fakat kadın şiddetle karşı çıktı. Daha sonra kadını herkesin önünde dövmeye başladılar ve zorla odaya aldılar. Birkaç dakika sonra kadının kafasını kılıçla bedeninden ayırdılar ve vücudunu parçalara ayırıp, önümüze attılar.’’
Hayatta kalmayı başarabilmiş kadınlar yıllar sonra anılarını paylaştıklarında insanlığın utanç listesine eklenecek binlerce kaçırılma, tecavüz, cinayet ve işkence hikâyesi ortaya çıkmıştır. Savaşın bittiği 1945 yılından, neredeyse günümüze kadar bu yaşananlar Japonya ve Güney Kore arasında sorun yarattı. Güney Kore hem bir özür, hem de bu durumun mağdurlarına tazminat ödenmesini istese de, 2015’in sonuna kadar Japonya bu yaşananlardan dolayı ne özür dilemeyi ne de mağdurlara para ödemeyi kabul etmedi. Sadece kabul etmemekle kalmadı, birçok politikacı tarafından olayın normal bir durum olduğu dillendirildi.
Japon politikacı Haşimoto, konu hakkında “Mermilerin yağmur ve rüzgâr gibi uçtuğu koşullarda savaşan ve hayatını ortaya koyan askerlerin dinlenmeye ve rahatlamaya ihtiyacı vardı. Bu nedenle konfor kadınları sistemi bir ihtiyaç haline dönüşmüştü. Bu durumu herkes anlayabilir” dedi. Buna rağmen, çoğunluğunu Koreli kadınların oluşturduğu mağdurlar, seslerini daha çok duyurmaya başladı.
Ve bu kamuoyu baskıları, yapılan eylemler de meyvesini 2015’in sonlarında verdi ve Japonya hem yaşananlardan dolayı özür diledi hem de mağdurlara ve ailelerine yaklaşık 8 milyon Dolar gibi bir tazminat ödemeyi kabul etti.