M. Sinan Birdal
ABD seçimleri gerçekleşirken kaleme aldığım yazıda Liberal Maliye Bakanı Lindner’in Trump’ın zaferini öngörerek, ortakları Yeşiller ve Sosyal Demokratlara karşı bir rapor açıkladığından bahsetmiştim. O günden bugüne Berlin’de sular durulmuyor.
Lindner hükümeti düşürmeyi amaçlıyordu. Nitekim Lindner’in pasif agresif bir biçimde “belge” (papier) diye kamuoyuna açıkladığı ültimatom, koalisyon sözleşmesinde ortaklarının taleplerinin üzerini baştan sona çiziyor ve tamamen kendi taleplerini içeren bir listeyi dayatıyordu. Lindner’in bu taleplerin ortakları tarafından kabul edilmeyeceğini bildiğine hiç kuşku yok. Bu ucuz müsamerenin ardındaki niyet koalisyondan atılmayı sağlamaktı. Oy oranları 3 yılda yüzde 11’den yüzde 3-4 bandına düşmüş olan liberaller aylardan beri kendilerini işten attırmaya çalışıyorlardı. Hazirandaki Avrupa seçimleri kampanyasında Liberal Aday Marie-Agnes Strack-Zimmermann’ın Soysal Demokrat Şansölye Scholz’u “otistik” olarak niteleyerek eleştirmesi ayrımcılık kokan, nezaket dışı bir saldırıydı. Yaz boyunca Lindner, koalisyonun diğer iki lideriyle yapılan toplantıda alınan kararları, sonradan kendi atadığı uzmanlara yazdırdığı raporlarla bozdu. Böylece iki yıl küçülme sonunda artık resmen resesyona giren Almanya ekonomisinin en zorlu koşullarında hükümet aylarca bütçe bunalımı yaşadı.
Die Zeit ve Süddeutsche Zeitung kendilerine sızan bilgiler ışığında liberallerin hükümeti düşürme operasyonunu haftalardan beri planladıklarını ve bu plana İkinci Dünya Savaşı’nda müttefiklerin Normandiya çıkartmasına atıfla “D-Day operasyonu” adını verdiklerini ortaya çıkardılar. Askerciliğe kendilerini fazlasıyla kaptıran liberaller kamuoyuna belge diye sundukları ültimatoma kendi aralarında “torpido” adını koymuşlar. Ne var ki liberallerin Ulaştırma Bakanı Wissing’in hükümette Scholz’la beraber kalma kararını almasıyla torpido kendilerine de isabet etmişe benziyor. Kendisine yöneltilen sorular karşısında Lindner sinirli bir şekilde gazetecilere habercilik öğretti: “Seçim kavgasındayız. Yani nerede burada haber? Her şey net mi? İyi günler!”
Piyasa satışını fetişleştirmiş Lindner’in, Scholz’un kendisini işten kovma konuşmasının haber değerini yanlış biçmiş olması vahim bir hata. Şansölye, ülkenin mali sorunlarına çözüm olarak sosyal yardımı keserek halkta “fazla mesai hevesi” (Lust auf Überstunden) yaratmayı öneren Maliye Bakanını, “Makamının haysiyetini yaralayan” bir politikacı olmakla suçladı. Basında farklı tepkiler var. Kimileri Scholz’un üslubunu Şansölyenin gelmekte olduğu Kuzey Almanya’nın duygu kontrolüyle meşhur siyasi kültürüne aykırı buldu. Kimileriyse “Kriz var kızlar kalkın” naralarıyla başkent kulislerinin kalabalıklaşmasından memnuniyetini gizleyemedi. An itibarıyla Lindner’in bir Akşener momenti yaşadığı söylenebilir: Butik partilere özgü kötü müsamere oyunculuğu sendromu.
Scholz’un konuşmasındaki ilk hedef, artık azınlığa düşmüş olan hükümetinin seçime kadar çalışanların enflasyondan kaynaklı yükselen vergi yükünü azaltılması, ekonomik büyüme önlemleri, çocuk yardımının arttırılması ve Anayasa Mahkemesini siyasi etkiden korunmasına yönelik bir dizi yasayı parlamentodan geçirmesini sağlamaktı. Böylece koalisyonun üç senedir sergilediği düşük performansın tüm günahları ortaklarına komplo kuran liberallerin üzerine yıkılabilirdi. Lakin, bu teklifin hayata geçebilmesi için Hristiyan Demokratların oylarına ihtiyaç vardı ve bunların da acil talebi erken seçimdi. Aylardan beri Sosyal Demokrat ve Yeşillere vurarak puan yükselten Merz’in hız kesmesi için hiçbir sebep yok. Nitekim Merz herhangi bir uzlaşma için öncelikle seçim tarihinin ilan edilmesini şart koştu. Sonuç: 23 Şubat’ta Almanya erken genel seçimlere gidiyor.
Güncel kamuoyu yoklamalarına göre CDU/CSU yüzde 33, AfD yüzde 17, SPD yüzde 14-16 ve Yeşiller ise yüzde 11-14 bandında. FDP ve Sol Parti yüzde 5 barajının altındalar. “Muhafazakar sol” Sahra Wagenknecht ittifakı (BSW) ise yüzde 6-7 bandında. Seçimden sonra Merz ne yapacak? Demirel gibi milliyetçi cephe stratejisi izlese AfD’yle büyük bir koalisyon kurabilir. AfD, kendisini anayasa karşıtı aşırı sağ eğilimler barındırdığı için izlemeye alan istihbarat kuruluşu Anayasayı Koruma Kurumunu CDU’nun siyasi organı olmakla suçluyor. Kurumun başkanının emekliliğini isteyip CDU’dan aday olması iki parti arasındaki ilişkilerin henüz koalisyon ortaklığına müsait olmadığına işaret. AfD’ye karşı CDU Thüringen’de SPD ve BSW’yle koalisyon kurdu. Saksonya’da henüz bunu başarabilmiş değil ama bu eyaletlerdeki çabaları CDU’nun AfD’ye koyduğu mesafeyi gösteriyor. Anayasal misyonunu daha sağda bir halk partisinin (Volkspartei) ortaya çıkmasını engellemek olarak tanımlayan CDU, AfD’yi bir rakip olarak algılıyor. Bu nedenle bir yandan başta göç ve iltica olmak üzere hızla Merkel’in sosyal liberal muhafazakarlığından milliyetçi muhafazakarlığa doğru ilerlerken, diğer yandan artık ikinci parti olmuş AfD’nin sandık başarısını siyasi kazanıma çevirmesine set çekmeye çalışıyor.
1970’lerde Demirel’i zorlayan bir yükselen sol muhalefet olmadığı için milliyetçi cephe henüz bir seçenek değil. Yani, seçim meydanlarında sayıp sövse de Merz hem SPD hem de Yeşilleri küçük koalisyon ortağı olarak değerlendirebilir. Yeşillerle koalisyon olasılığı bu aşamada daha düşük görünüyor. Yaz başındaki Avrupa seçimleri ve yaz sonundaki Saksonya, Thüringen, Brandenburg seçimlerinde ağır yenilgi yaşayan Yeşiller önce yeni eş başkanlar atadı, hükümet düşünce gerçekleştirdiği toplantıyla Ekonomi Bakanı Habeck’i şansölye adayı ilan etti. Kılıçdaroğlu misali mutfak videolarıyla, davet eden aileleri mutfaklarında ziyaret edeceğini ilan eden Habeck’in Merz’ten davet alması pek mümkün görünmüyor. Siyasi iletişim danışmanlığının küresel çapta ne kadar modüler hale geldiğini göstermesi açısından hadise çok ilginç. Lakin keşke Habeck Kılıçdaroğlu kampanyasını bir gözden geçirseymiş. Halkta yaygın tepkiye yol açan Isıtma Yasası’nın Mimarı Habeck ve yeşil dönüşüm politikaları, AfD’nin harladığı güçlü yeşil nefretinin hedefinde. Merz, AfD’nin yelkenini dolduran rüzgarla kendi değirmenini döndürecek. Muhtemel seçim yenilgisiyle görevden ayrılacak Scholz yerine, şimdiki kabinenin Savunma Bakanı ve yüzde 66’yla Almanya’daki en popüler siyasetçi olan Boris Pistorius, Merz için uygun bir koalisyon ortağı olabilir. Pistorius, adı günlerce şansölye adayı olarak dolandıktan sonra, SPD’nin adayı olarak Scholz’u desteklediğini açıkladı. SPD’de olan biteni bir sonraki yazıda anlatalım.