Written by 11:50 AVRUPA

Macron gençleri ve banliyöleri ‚yeniden modernleştmek‘ istiyor

L’Humanite

Macron, birkaç haftadır, sonbahar için “büyük bir siyasi girişim” duyurusunda bulunuyordu. İşte o girişim: Kendi yasa tasarılarını geçirebilmek için muhalefetle bir araya gelerek “ortak bir zemin” bulmak. Bu zaten 17 Nisan’da, emeklilik reformuna karşı toplumsal hareketliliğin doruk noktasında iken bahsettiği şey. Macron, “Bu çalışmalardan, alınacak kararlar, yasa tasarıları ve önerileri çıkacak ve ayrıca referandum projeleri de olacak” diyor ancak hiçbir şey taahhüt etmiyor. Röportaj boyunca uluslararası politika, güvenlik veya ekonomiye dair kendini öven Emmanuel Macron, hükümetinin başlatmayı planladığı projelere ilişkin çok az somut fikir sunuyor.

Ancak Macron’un bir hedefi açıkça seçiliyor: “Yeniden uygarlaştırma.” Emmanuel Macron, “Her türlü otoritenin altının oyulduğuna” inanırken (dur ihtarına uymadığı için polis tarafından öldürülen 17 yaşındaki Tunuslu) Nahel’in ölümünü takip eden ayaklanmalarla ilgili analizinde “Birkaç ay önce medeniyetsizleşmeden bahsetmiştim. Gördüğümüz şey bu. O halde yeniden medenileştirme işine girişmeliyiz” derken, sosyal ya da kentsel politikalarla ilgili nedenleri reddediyor. Aile, okul ve göç temelindeki üç temaya dayanan bir projenin ana hatlarını çizen Macron’un söylemi ahlakçı ve neredeyse sömürgeci.

Diğer yandan Macron’un tutumu şaşırtmayacak kadar net: “Okullar egemenlik meselesi haline gelmiş” ve “eğitim kurumu Cumhurbaşkanlığına ayrılmış alanının bir parçası”. Ancak Tarih ve Coğrafya Öğretmenleri Derneğinin (APHG) de işaret ettiği gibi “Eğitimi kendine ayrılmış bir alan haline getirmek, onu iyi bilmeyi de beraberinde getirir.” Oysa Cumhurbaşkanı, “Tarihin kronolojik olarak öğretilmesi gerektiğini” iddia etmiş, Öğretmenler Derneği de bunun zaten çok uzun zamandır böyle olduğuna dikkat çekmişti… Söz konusu Macron ise diğer her şey de aynı seviyede.

“Temel bilgileri” öğretme nakaratını tekrarlayan Macron tehdit ediyor: “Okuma, yazma ya da sayma bilmeyen öğrencilerin (Bu öğrencilerin oranı yüzde 20’yi buluyor) koleje göndermekten vazgeçmeliyiz.” Bu koleje giriş sınavı getirmek anlamına mı geliyor? Yoksa ilkokulda daha fazla sınıf tekrarı mı yapılacak? Dahası, “Çok fazla tatil var ve günler çok dolu.” Çözümü: “20 Ağustos’tan itibaren en dezavantajlı öğrencileri okula almak.” Öğretmenler sendikası FSU-Snuipp’in Ulusal Sekreteri Guislaine David’in yorumu ise şöyle: “Yıllardır tekrar kursları düzenliyoruz. Ciddi zorlukları olan öğrenciler için işe yarasaydı, bilirdik.” Bir diğer önemli husus ise sendikaların dört yıldır talep ettiği, BAC’deki (üniversite giriş sınavı) uzmanlık testlerinin haziran ayında geri getirilmesi.

Cumhurbaşkanının bir diğer kurbanı ise mesleki eğitim. Ona göre buradaki durum “kabul edilemez” çünkü öğrencilerin “yaklaşık üçte biri” okulu bırakıyor ve “İşsizlik üretiliyor”. Snuep-FSU sendikasına göre bu bir yalan: Bu rakam yüzde 13. “Kötü” bir rakam ama Macron’un milyarlarca sübvansiyonla ilerletmeye çalıştığı çıraklık eğitimindeki (bazı branşlarda yüzde 50’ye varan) “berbat sözleşmeleri bozma sayısından” çok uzak. Ama içiniz rahat olsun: “Bunu atlatmanın anahtarı bende” diye sözlerini tamamlıyor Cumhurbaşkanı. Evet çok rahatladık!

Sağa yönelik hiçbir çağrı, ailenin değerine selam vermeden tamamlanmış sayılmaz. Bu Macron için de bir istisna değil. Cumhurbaşkanı “Aile esastır” diyerek lafa giriyor. Ancak ona göre, sağ ve aşırı sağ için olduğu gibi, toplumsal yapının bu temel direği tehlikede. “Aile ve eğitim toplumsal çerçeveyi sağlayamıyor” diye düşünüyor. Bu analiz ise aile sendikası konfederasyonu Sözcüsü Johan Jousseaume tarafından yalanlanıyor: “Aile anlayışı son otuz yılda değişti. Ancak esasen kadınların özgürleşmesi ile bağlantılı olan bu gelişme, çerçevenin olmadığı anlamına gelmez. Emmanuel Macron’un kullandığı ifade her şeyin parçalanmakta olduğu idi, oysa aslında değişmekte olduğunu gösteriyor.” Dernek aktivisti ayrıca Cumhurbaşkanının, Nahel’in ölümünü takip eden protesto hareketi sırasında “gözaltına alıp sorgulanan insanların büyük çoğunluğunu” oluşturmakla suçlanan iki kategori olan tek ebeveynli aileleri ve çocuk esirgeme sistemindeki çocukları hedef almasına da şaşırıyor: “Bu iki kategorideki çocukların hepsinin potansiyel suçlu olduğunu söylemek gibi bir şey.” Jousseaume, tam tersine devletin daha fazla yatırım yapmasını hak eden zor durumdaki çocukların bu şekilde dalgalanmasından dolayı kızgın. Ona göre tek ebeveynli aileler söz konusu olduğunda, özellikle “çocuk bakımı düzenlemelerinden çalışma saatlerine kadar geleneksel aile etrafında örgütlenen toplumsal çerçevenin değiştirilmesine yönelik düşünce eksikliği” sıkıntı yaratıyor.

Cumhurbaşkanı “Yasa dışı göçten başlayarak göçü önemli ölçüde azaltmak” istediğini söylüyor. Bunu başarmak için Avrupa’nın dış sınırlarının daha iyi korunmasını savunuyor. Macron aynı zamanda, “İnsan kaçakçısı şebekeler tarafından istismar edilenlerin, sığınma hakkının uygulanmasında da daha etkili olmalıyız” diye ekliyor ve hükümetin geçtiğimiz yıl birkaç kez ertelenen konuyla ilgili yasa tasarısını “sonbaharda” yeniden ele alacağını duyuruyor.

Çeviren: Eren Can

Close