Written by 14:04 HABERLER

Nükleer savaş tehdidi ve yeni dengeler

YÜCEL ÖZDEMİR

Avrupa hafta başından bu yana Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Belarus’a taktik nükleer silah yerleştirme konusundaki açıklamasını tartışıyor. Gazete ve televizyonlar, menzili 500 ila 2 bin km arasında olduğu ifade edilen silahların nerelere ulaşabileceği üzerinden simülasyonlar yapıyor. Tabloya bakılırsa taktik nükleer silahların vuramayacağı Avrupa ülkesi yok. Hepsi hedefte.

Bu nedenle durum gerçekten endişe verici. Halklar arasında Ukrayna savaşının her geçen gün biraz daha tehlikeli boyuta ulaşacağına dair korku ve endişe fazla.

Belarus Dışişleri Bakanlığı, Rusya’nın silahlarının ülkeye yerleştirilmesine onay verildiğini açıkladı. Bu her iki ülke arasında bir anlaşmanın olduğu, dolayısıyla Putin’in açıklamasının zamanlamasının tesadüf olmadığını gösteriyor. Bundan sonrası artık nükleer silahların ne zaman ve nasıl Belarus’a yerleştirileceğiyle ilgili. Nisan ayında bu konuda Belarus ordusunun eğitimden geçirileceği de verilen bilgiler arasında.

Harita üzerinde bakıldığında Belarus, doğu komşusu Rusya’yı saymazsak, etrafı NATO ya da müttefiki Ukrayna ile çevrilmiş bir ülke. Ağustos 2020’de yapılan seçimlerin ardından başlayan protestolar Devlet Başkanı Aleksander Lukaşenko’yu epey tedirgin etmişti. Batı’nın desteklediği protestoların bastırılmasında Rusya’nın verdiği destekle ayakta kalabilen Lukaşenko, gelinen aşamada Putin’e teslim olmuş görünüyor. Bir süre önce Pekin’e yaptığı ziyarette Çin’den destek almaya çalışsa da, Rusya karşısında istediği korumayı alamadığı söylenebilir. Putin’in Çin Lideri Şi’nin üç günlük Moskova ziyareti ardından taktik nükleer silahların Belarus’a yerleştirileceğini açıklaması da ayrıca dikkate değer.

Rus yöneticiler, Ukrayna savaşının başlamasından sonra değişik aralıklarla “Gerekirse nükleer silahları kullanabiliriz” tehdidini hiç eksik etmediler. Şimdi bunların sadece bir tehditten ibaret olmadığı, gerektiğinde kullanılacağının mesajı veriliyor. Zamanlama ise dikkat çekici. Çünkü bu tehdidin yapıldığı hafta içinde, Batı’nın Ukrayna’ya verdiği ve “Savaşın kaderini değiştirebilecek silahlar” olarak lanse edilen Leopard tankları Ukrayna’ya ulaşmaya başladı. Almanya Savunma Bakanlığı, 18 adet Leopard 2 tankının Ukrayna ordusuna teslim edildiğini açıkladı. Bunlara Polonya, İngiltere, ABD, Fransa gibi ülkelerden gidecekler de eklendiğinde, Ukrayna ordusunun kaybettiği mevzileri kazanmak için bir taarruza başlayacağı ortada. Mevzi kazandıkça ilerleyeceği de hesaba katıldığında, Putin’in nükleer tehdidi tanklara bir yanıt olabilir.

Hiç şüphesiz Belarus’a konuşlandırılacak taktik nükleer silahların kumandası Putin’in elinde olacak. Yani, Minsk yönetiminin bir yetkisi bulunmuyor. Bununla Belarus, aynı zamanda Batı’nın tehditleri karşısında Rusya ile “kader birliği” yaptığını da kabul etmiş oldu.

Kuzeyde Finlandiya ve İsveç’in de NATO’ya üye olmasıyla Rusya’nın batıdan çevrelenmesi tamamlanmış olacak. Özellikle batıda Rusya ile en uzun sınıra sahip Finlandiya’nın NATO’ya üyeliği kartların yeniden açılmasının önünü açacak. Bu bakımdan İsveç’ten çok Finlandiya’nın üyeliğinin anlamı ve önemi daha fazla. Ekim Devrimi’nden önce Çarlık Rusya’nın kontrolünde olan, devrimle bağımsızlığını kazandıktan sonra SSCB’ye sırtını dönen Finlandiya, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman Nazi ordusuyla birlikte Leningrad’ın (St. Petersburg) kuşatılmasında rol oynamıştı. NATO’ya üyeliği, İkinci Dünya Savaşı’ndaki yenilgiden sonra kabul etmek zorunda kaldığı “tarafsızlık rolü”nün de sonu olacak.

Putin, nükleer silahları Belarus’a yerleştirme planına gerekçe olarak, Ukrayna savaşının bu ülkeye doğru yayılabileceğini gösteriyor. İhtimaller arasında olmakla birlikte, Ukrayna’nın Belarus’a saldırması Batı’nın savaşı geniş bir sahaya yayma isteğinden kaynaklanabilir. Putin, bu hamleyle fiili olarak sınırlarını genişleterek, nükleer silahlarını NATO sınırına kadar getiriyor. Ukrayna savaşını başlatması da özünde Batı’nın kuşatmasına karşı barikatı etki alanı ve sınırlarını batıya kaydırarak yanıt vermek istemesi oluşturuyor.

Rusya’nın bu hamlesi karşısında nükleer silahlara sahip ABD’nin nasıl yanıt vereceği ise henüz belirsiz. Ancak, ABD’nin Putin’in korkutma hamlesinin altında kalmaması, benzer bir tehditle yanıt vermesi şaşırtıcı olamayacaktır. Avrupa’daki NATO üyesi ülkeleri adeta ABD’nin “nükleer deposu.” Almanya, Belçika, Hollanda, İtalya ve Türkiye’de ABD’nin çok sayıda taktik nükleer silahı bulunuyor. ABD’den gelecek bir emirle, bu silahlar bulundukları ülkelerin yönetimlerinden bağımsız olarak ateşlenebilir.

Bugünküne benzer bir tartışma 1980’li yılların başında yaşanmıştı. Nükleer tehditlere karşı kıta Avrupa’sında kitlesel barış hareketleri ortaya çıkmıştı. İnsanlığın geleceğini tehdit eden emperyalist devletler ve onların savaş ve paylaşım planlarına karşı günümüzde hiç olmadığı kadar güçlü bir barış hareketine ihtiyaç var. Tehlike çanları çaldığında geri çekilmek değil, sokağa çıkmanın tek çare olduğunu, ’80’li yıllarda uzun ve orta başlıklı füzelere karşı verilen mücadele göstermişti.

Close