Written by 15:00 HABERLER

Paket dağıtımında sömürü son bulmalı!

Paket dağıtım sektöründe çalışma koşullarının çok kötü olduğu uzun süredir biliniyor. Yeni yapılan bir araştırmaya göre Almanya’daki piyasaya hakim olan altı büyük şirket DHL, DPD, GLS, Hermes, UPS ve Amazon, paketlerini binlerce taşeron firma üzerinden dağıtıyorlar. İşçi sağlığı, iş ve sosyal hukuku açısından yasal müdahale üzerine yıllardır tartışılmasına karşın devlet henüz göstermelik adımlarla yetiniyor. Araştırmanın en önemli hukuksal sonucu, “Taşeron firmalar ve kiralık işçilik bu branşta yasaklanabilir” oldu.

Federal Çalışma Bakanı Hubertus Heil, “Bundan böyle 20 kilodan ağır olan paketleri iki kişi tarafından taşıma ve 10 kilodan ağır olan paketleri işaretleme zorunluluğu getirilecek. Ayrıca şimdiye kadar sadece bir kiloya kadar olan mektupların taşınmasında gerekli olan ruhsat zorunluluğu bütün paket branşına uygulanacak.” Heil’in 9 Nisan 2023’de bir söyleşide verdiği bu sözler henüz uygulanmıyor.

Çalışma bakanının “bu yıl bitmeden yasal düzenleme gelecek” sözü ortada duruyor fakat gerçekten böyle bir adım atılacak mı bundan kimse emin değil. Almanya’nın koli dağıtım sektöründeki çalışma ve ücret koşullarını çok kötü olduğu yıllardır bilinmesine karşın bugüne kadar ciddi bir düzenleme yapılmadı. Herhangi bir skandal basına yansıdıktan sonra verilen vaatler kısa bir süre sonra tekrar unutuldu. Bunlar hatırlatıldığında ise sürekli, “çalışmalara sürüyor, yeni düzenleme yakında gelecek” denildi.

İŞLETMECİ ÖZGÜRLÜĞÜ MÜ – İŞÇİ SAĞLIĞI MI?

DGB’ye bağlı Hans Böckler Vakfı (HBS) bünyesindeki “Hugo Sinzheimer İş ve Sosyal Hukuk Enstitüsü” (HSI) tarafından yaptırılan araştırmanın sonuçları, yeni yasal düzenleme yönündeki hükümet üzerindeki baskıyı artırabilir. Geçtiğimiz mayıs ayında Federal Konsey (Bundesrat), Federal Hükümetten, paket teslimatında taşeron işletme sözleşmelerini yasaklamasını talep etmişti. Birleşik Hizmet Sendikası (Ver.di), çalışma ve ücret koşullarının iyileştirilmesi için bu talebi uzun süredir ileri sürüyordu. HSI’nin 90 sayfalık raporunda çalışma koşulları ince ayrıntısına kadar ortaya konulurken, hukuksal olarak “Taşeron firmalar ve kiralık işçilik bu branşta yasaklanabilir” sonucuna varıldı.

Taşeron firmaların ve kiralık işçiliğin yasaklanması talebi Almanya’da sürekli gündeme girip-çıkıyor. Devletin yasalarla “işletmecinin özgürlüğünü” kısıtlayamayacağı ileri süren bir dizi sermaye yanlısı hukukçu, “gerektiğinde Avrupa Adalet Divanı’na kadar gideriz” tehditleri savurmaktan da çekinmiyorlar.

Aynı gerekçelerle uzun yıllar et sanayisindeki kötü çalışma koşullarına göz yumulmuştu. Korona salgını döneminde artık iyice dayanılmaz hale gelene koşulları ortadan kaldırmak üzere yasal düzenleme yenilenmiş ve taşeron firma ve işçi kiralama sınırlandırılmıştı.

HSI için raporu hazırlayan hukukçular Anneliese Kärcher ve Manfred Walser, “Böyle bir adım şüphesiz taşeron firmaların iş özgürlüğüne ciddi bir müdahale olacaktır. Bununla birlikte, çalışanın iş sağlığı ve güvenliği, dolayısıyla temel yaşam hakkı ve fiziksel bütünlüğü gibi nedenler toplumsal olarak koruma altındaki işletmeci menfaatlerinden daha büyük önem taşımaktadır, yasal müdahale makul ve dolayısıyla anayasal olarak haklı görünmektedir” görüşüne vardılar. Kärcher ve Walser’e göre Almanya’da olduğu gibi AB düzeyinde mevcut yasal düzenlemeler böyle bir müdahalenin, yani taşeron firma ve işçi kiralamanın yasaklanmasının önünde engel oluşturmuyor.

ÜCRETLER ERİYOR, KOŞULLAR KÖTÜLEŞİYOR

2020 ve 2021 yıllarına ait verilerle hazırlanan rapor, görece eskimiş olan verilere karşın çarpıcı sonuçları ortaya koyuyor. Almanya’da online ticaretin öneminin giderek arttığı belirtilirken, “on yıl içinde gönderilen paket hacmi iki katına çıktı. 2021’de taşınan paket sayısı 4,5 milyar oldu” denildi. Özellikle şirketlerin satın alınan belli bir miktardan sonra koli teslimatı için ücret almamaları, alınan ürünün beğenilmemesi durumunda ücretsiz geri gönderilmesi gibi kolaylıkların sağlanması da paket hacminin hızla artmasına neden oluyor.

Almanya’daki piyasaya hâkim olan ve “altı büyükler” olarak anılan DHL, DPD, GLS, Hermes, UPS ve Amazon şirketleri bu gelişmeden en fazla kazananlar oluyor. Paketleri taşıyan işçiler için ise bu gelişme çalışma koşullarının kötüleşmesinden başka bir anlama gelmiyor.

Örneğin 2009 yılında branştaki ortalama brüt saat ücreti 17,12 euro iken 2020 sonunda bu miktar 17,13 euro idi. Yani 11 sene içinde nominal ücretler ancak 1 cent artmış! Tabi bu arada enflasyonu da unutmamak gerekiyor. Rapora göre söz konusu zaman diliminde reel ücretler yüzde 15 düşmüş. 2021 ortasından itibaren hızla yükselen enflasyonda göz önüne alındığında paket teslim alanında çalışan işçilerin ücretlerini eriyip gittiğini söylemek hiç de abartı olmayacak.

Diğer yandan çalışma koşulları da sürekli kötüleşiyor. Almanya genelinde 14 bin 400 şirket yukarıda adı geçen büyük şirketler için çalışıyor. Bu şirketlerin yüzde 88’inde 20 kişiden daha az işçi çalışırken yüzde 2’si “serbest işletmeci” olarak tek kişinin çalıştığı işletme konumunda.

Online ticarette özellikle son adımın (“letzte Meile”) nakliye ve iade maliyeti açısından önemli bir rekabet faktörü olduğunu bildiren iki uzman, “paketlerin depodan müşteriye taşınması, toplam maliyetin dörtte üçünü oluşturuyor. Büyük şirketler, hizmetin bu kısmını taşeron firmalar üzerinden temin ediyorlar. İş hukuku açısından sonuçlarına katlanmak zorunda kalmadan, fiyat baskısını katı şartnameler yoluyla taşeronlarına aktarabilmektedir. Zincirin sonunda, büyük tedarikçilerin taleplerini karşılamak için az para karşılığında muazzam bir iş yüküyle başa çıkmak zorunda kalacak olan taşeronların çalışanları yer almaktalar” diyorlar.

Paketleri zamanında yetiştirme çabasındaki işçiler arasında molaları düzenli olarak iptal etme, azami çalışma sürelerini genellikle çok aşma olağanüstü yaygın olduğuna dikkat çeken uzmanlar, bu konuda 2018 yılında yapılan bir araştıramaya dikkat çekiyorlar. Buna göre çalışanların yüzde 59’u kendilerini fiziksel olarak ve yüzde 34’ü duygusal olarak tükenmiş hissediyorlar.

Kärcher ve Walser, bu şikayetlerin sektörün yapısıyla bağlantılı olduğunu söylüyorlar. Sektöre hakim olan altı büyük şirketten sadece DHL’in koli teslimatlarını neredeyse tamamen kendi personeliyle gerçekleştirdiği belirten uzmanlar, “diğer şirketler işleri çok küçük ya da orta ölçekli taşeronlara devretmektedir. Örneğin Amazon, hiçbir düzenli teslimat personeli istihdam etmemekte, tamamen taşeron üzerinden çalışmakta” diyorlar. Buna göre teslimat personelinin neredeyse yarısı taşeronlar tarafından istihdam ediliyor ve bunların önemli bir bölümü ise kiralık işçi konumunda.

Araştırma bu sektörde çalışan işçilerin çalışma koşullarını iyileştirmek için taşeron ve işçi kiralayan şirketlerin yasaklanması talebini yeniden gündeme getirmek için iyi bir araç. Tabi önemli olan sendikaların bunu değerlendirmesi.

Araştırma şu sayfadan indirilebilir: www.hugo-sinzheimer-institut.de/fpdf/HBS-008692/p_hsi_wp_18.pdf

Close