Written by 07:00 HABERLER

Savaşın yayılacağı endişesi içindeyiz

Ukrayna’da bir yılı geride bırakan savaşta tansiyon sürekli artıyor. Kiev yönetimi kaybettiği alanları geri almak için Batı’dan ağır silahlar almaya devam ediyor. Almanya, 18 adet Leopard 2 tankını Ukrayna’ya teslim etti. Rusya, savaşın genişlemesine karşı Belarus’a taktik nükleer silahlar yerleştireceğini ilan etti. Almanya’da ise Paskalya’da savaşa karşı yürüyüşler yapılacak. Gelişmelerin hakkında Almanya Barış Konseyi (Friedenratschlag) sözcülerinden Willi van Ooyen ile konuştuk.

YÜCEL ÖZDEMİR

Önümüzde Paskalya var, Almanya’nın bir çok yerinde Paskalya barış yürüyüşleri yapılacak. 25 Şubat’ta Berlin’de yaklaşık 50 bin kişinin katıldığı büyük bir barış eylemi yapılmıştı. Şu an Almanya’da barış hareketinin durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?

25 Şubat önemli bir sinyaldi. Bu, halkın barışçıl bir perspektifle sokağa çıkmaya hazır olduğunu gösterdi. Yine Almanya çapında 120 değişik yerde yapılacak Paskalya yürüyüşlerine de bu sinyalin yansıyacağını, Alman barış hareketinin Ukrayna’ya silah gönderilmesinin durdurulması, silahların susması ve müzakerelere dönülmesi gibi barış perspektifli net taleplerle güçlü eylemler yapacağını umuyoruz.

25 Şubat’taki eylemden sonra barış hareketinin daha cesur hareket etmeye başladığından söz edebilir miyiz? Bildiğiniz gibi daha önce Rusya politikası nedeniyle çok eleştiri olduğundan sokağa çıkmada bir çekingenlik vardı. Bu durumda bir değişiklik var mı?

Barış hareketinin tarihi çok eskiye dayanıyor. Biz 60 yılı aşkın süredir barış için sokağa çıkıyoruz, silahsızlanmayı politik olarak her zaman ön sırada tuttuk. Katılanların sayısı azalsa da bu hedefimizde tutarlı olmamız önemliydi. Paskalya yürüyüşlerine baktığınızda nükleer silahlara karşı çıkılmayan ve o dönemde herhangi bir savaşın olmadığı bir Paskalya yürüyüşü yapılmadı. Yugoslavya’daki savaş, Ortadoğu’daki savaşlar, Irak’taki iki Körfez Savaş, 2001’de Afganistan işgali, 2003’te Irak… Savaşlar barış hareketine hep refakat etti. Şu an Ukrayna’daki durum istisna değil, neredeyse kural. Ve barış hareketi de bununla ilgileniyor doğal olarak.

Barış hareketi Batı’nın, NATO’nun saldırgan tavrını eleştiriyordu ama Ukrayna saldırısıyla Rusya’nın durumu gündeme geldi ve değişik tartışmalar ortaya çıktı. Bir yıl içinde barış hareketinin Rusya’ya karşı tavrı değişti mi ya da netleşti mi?

Küresel olarak yeni bir durumla karşı karşıya olduğumuz net. Güçler dengesi de yeniden biçimleniyor. Bu yeniden biçimlenmenin barışçıl yollarla değil savaşın kazanılmasıyla, zaferle,  sağlanabileceği düşünülüyor. Bu da uluslararası politikanın orman yasalarıyla belirlenmesi anlamına geliyor.

Federal Almanya, Ukrayna’ya 18 Leopard tankı Ukrayna’ya gönderdi. Bu savaşın sona ermesini mi yoksa daha da genişleyip sertleşmesine mi yol açar?

Savaş bölgesine gönderilen her türden silah savaşın sona ermesini değil uzamasını sağlar. Bu nedenle biz savaşçıl yöntemlerle bölgeye müdahale edilmesine kesinlikle karşıyız.

Çin bir barış programı hazırladı. Çin devlet başkanı Şi Moskova’yı ziyaret etti. Rusya ile Çin görüşüyor ama Batı özellikle NATO ve ABD, savaşın sona ermesini istemiyor. Neden?

Evet, Ukrayna’da Ukrayna halkının sırtında, onları sefalete sürükleyen bir vekalet savaşı sürdürülüyor. Bu nedenle NATO’nun savaş kışkırtıcılığına devam etmesine kesinlikle karşı çıkıyoruz. Çin ve Brezilya’nın barış girişimleri barışın tekrar tesis edilmesi açısından önemli. Burada tabi ki Birleşmiş Milletler’in rolü de çok önemli. Artık barışçıl ortak bir yaşamın sağlanması için daha fazla çaba harcanmalıdır.

Ancak gerilim artıyor. İki kuzey ülkesi NATO’ya üye olacak, Rusya da Belarus’a taktik nükleer silah konuşlandıracak. Bu ne anlama geliyor. Paskalya yürüyüşlerinin nükleer silahlara karşı mücadeleden kaynaklandığını söylemiştiniz, bu konu hala aktüel mi?

Tabii ki aktüel. Çünkü zafer elde etmek isteyen son çareye, nükleer silahlara da sarılacaktır. Almanya’da ise savunma konusunda 80’li yıllarda sürdürülen tartışmadan çok farklı bir tartışma sürdürüyoruz. Tekrar silahsızlanma, nükleer silahların yasaklanması içerikli tartışmalara dönmeliyiz. Sendikal düzeyde de savaşın sona ermesi, silahların susması ve barışın tesis edilmesi yönünde pozisyon alınarak katkı sunulması önemli. Savaşın devam etmesi durumunda bölgenin militaristleşmesi, savaşın yaygınlaşması endişesini taşıyorum.

Putin’in nükleer silahlarla ilgili ifadesinin gerçeği yansıttığını mı yoksa sadece bir tehdit olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Gerçek olduğunu düşünüyorum. Savaşın tırmandırılması önceden hesaplanamayacak böyle durumlara yol açabilir. Beklenmeyen, istenmeyen şeyler olabilir. Bu nedenle nükleer silahların durdurulması, yasaklanması konusu yeniden gündeme getirilmelidir.

Rusya’nın nükleer silahları üzerine konuşuyoruz ama NATO ve ABD’nin Almanya ve Türkiye’deki nükleer silahlarını unuttuk. Onlar da tehlike değil mi?

Avrupa’ya bakarsak, Hollanda, Belçika, İngiltere, İtalya, Türkiye ve Fransa’da ABD veya NATO’nun nükleer silahlarının olduğunu görürüz. Yani tehlike potansiyeli büyük, Akdeniz’de de çatışma her an tırmanabilir.

Tehlike büyük ama barış hareketi ne düşünüyor? 25 Şubat’taki büyük eylemde Sahra Wagenknecht, „Yeni bir barış hareketine ihtiyacımız var“ demişti. Siz de oradaydınız. Bu ne anlama geliyor? Somut bir plan var mı?

Şimdi Paskalya yürüyüşleri yapacağız. Almanya, barış hareketinin yapısı konusunda Avrupa’da benzeri olmayan bir ülke. 120 bölgede sendikalar, kiliseler, değişik pasifist örgütlerle hareket eden özerk barış grupları var. Bunlar barışın tesis edilmesi için eylemler yapacaklar. Bu gruplar Alman barış hareketi için bir temel oluşturuyor. Paskalya yürüyüşlerinden sonra nasıl devam edileceğine bakacağız.

Çeviri: Semra Çelik


Sol Parti barıştan vazgeçmemeli

Sizin de üyesi olduğunuz, bir dönem Hessen eyalet parlamentosunda milletvekilliğini yaptığınız Sol Parti, bir barış partisiydi. Şimdi yalpalıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu beni de rahatsız ediyor. Programımızda barış partisi olduğumuz yazılı. Tabi ki silah gönderilmesine, silahlanmaya karşıyız, sorunların barışçıl yollardan çözülmesi için çaba harcanmasından yanayız. Müdahale gücüne sahip bir aktör olarak kalmak istiyorsak bu prensiplerimizden ve  programımızdan vazgeçmemeliyiz.

Close