Written by 15:00 HABERLER

Tekrar şerit değiştirme sinyali veriliyor

Göç politikasında şerit değiştirmek: Ampel koalisyonunun göç ve entegrasyon planları, Brandt’ın elli yıl önceki Doğu Politikası kadar önemli.

Heribert Prantl

Otobanda şerit değiştirmek birkaç saniye sürer. Siyasette yıllarca sürebilir. Ancak bu, nadiren Alman göç politikasındaki kadar uzun sürdü: 20 yıldan fazla bir süre önce, Kırmızı-Yeşil Schröder hükümeti zamanında eski CDU Federal Parlamento Başkanı Rita Süssmuth’un başkanlık ettiği 21 kişilik bir Göç Komisyonu ile şerit değiştirme sinyali verilmeye başlandı. Geleceğe yönelik bir göçmenlik ve uyum yasasına gelinmek istendi. Bu, Angela Merkel’in muhalefeti ve Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partilerinin Federal Konsey’deki güç oyunları nedeniyle başarısız oldu. Almanya eski şeritte kaldı.

Şimdi Olaf Scholz liderliğinde kurulacak koalisyonla, o zamanlar kesintiye uğrayan süreç yeniden başlıyor. Şerit değiştirme sinyalleri tekrar yanıp sönüyor. Amaç, Almanya’da önce iltica prosedürünü hafifleten, ardından kalifiye işçi ihtiyacını karşılayan bir sistem oluşturmak. Şerit değişikliği bunun bir simgesi: Ülkeye mülteci olarak gelen ve sığınma hakkının fiilen geçerli olduğu kişiler, eğer iyi entegre olmuşlar ve vasıflılarsa, göçmenlik prosedürüne geçebilmeli. Güvencesiz ikamet statüleri daha sonra istikrarlı bir ikamet hakkına dönüştürülecek. İş arkadaşlarının ve işverenin anlayamadığı bir şekilde, sınırdışı edilmek üzere işyerlerinden alınan kişilerle ilgili haberler geçmişte kalacak. Yetenekli ancak iltica başvurusu reddedilen bir sığınmacı, artık yıllarca süren belirsizliğe boğulmak zorunda kalmayacak. Topluma uyumu artık engellenmeyecek, tersine teşvik edilecek. Bu, hemen hemen tüm uzmanların tavsiyelerine uygun bir şey.

İKİ ŞERİTLİ GÖÇ YASASI

En sonunda Göç Yasası iki şeritli olacak. Bunun anlamı şu: Sığınma hakkı “bize ihtiyacı olanlar” için, Göç Yasası „ihtiyacımız olan“ kişiler için geçerlidir. Eski Cumhurbaşkanı Richard von Weizsäcker yıllar önce bunu ifade etmişti. Ve uygun durumlarda iltica prosedüründen Göç Yasasına geçiş vardır. Bu Göç Yasası şimdiye kadar ne yazık ki çok yetersiz bir şekilde düzenlenmiştir. Yakın zamanda, Federal İçişleri Bakanı Horst Seehofer’in (CSU) 2019/2020’de kabul ettiği vasıflı işçilerin göçüne ilişkin yeni bir yasa çıkarıldı. Karmaşık ve pratik olmayan bir yasa. Ancak Süssmuth Komisyonu’nun sermaye, bilim ve siyasetten uzmanlar tarafından hazırlanan 200 sayfalık yasasının taslağı hâlâ var. Başlığı: “Göçü şekillendirmek, entegrasyonu teşvik etmek”.

Buna göç için kota ve puan sistemi dahildir. Bu puan sistemi için kriterler yaş, eğitim, iş deneyimi ve Almanca bilgisidir. Mesleki niteliklere sahip eşler ve çocuklar için özel puanlar bulunmaktadır. Bir göçmen adayı en fazla yüz puan alabilir. Federal Meclis ve Federal Eyaletler Meclisi, o yılın göçmenlik kotasına karar vermeli ve bir “Göç Konseyi” de tavsiyelerde bulunmalıdır. Muhtemelen gelecekte bu şekilde işleyecek.

ALMANYA 140 YILDIR GÖÇ ALIYOR

Yirmi yıl önce, dönemin Federal İçişleri Bakanı Otto Schily’nin Süssmuth’un önerilerine dayanarak hazırladığı bu kapsamlı göç ve entegrasyon konsepti, CDU/CSU tarafından Federal Konsey’de reddedildi. O zamanlar, Richard von Weizsäcker, Birlik partilerine yasayı kabul etmeleri için boşuna yalvarmıştı. Eski Başbakan Willy Brandt’ın doğu politikası bir zamanlar dış politika için ne anlama geldiyse bu da iç politika için aynı anlama geliyordu. Birlik partileri inatçıydı. Bu nedenle Schily, zayıflatılmış yeni bir yasa, bir göçmenlik ve entegrasyon yasacığı sunmak zorunda kaldı.

Umarım bu küçük yasadan artık geleceğe yönelik bir yasa ortaya çıkar; her şey yolunda giderse bu yüzyılın yasası olacak. Çünkü Almanya 140 yıldır göç alıyor.

O zamanlar, Wilhelm İmparatorluğu’nda Polonyalı işçilerin işe alınmasıyla göç başladı. Berlin’deki Reichstag (İmparatorluk Meclisi), Leipzig’deki Reichsgericht (Mahkeme), başkentteki metro ve Alman demiryolu ağı çoğunlukla yabancı işçiler tarafından inşa edildi. Yani Almanya’da neredeyse bir buçuk asırdır emek göçü yaşanıyor. Ancak bugüne kadar Alman göçü konsepti yok. Almanya’da bu kadar uzun süren başka bir yasa yok. Yasa koyucuların bu kadar uzun süredir uzak durdukları ve Alman siyasetinin on yıllardır bu kadar çok çıkması için mücadele ettiği başka bir konu da yok. Muhtemelen Alman siyasetinin en eksik alanı bu.

Göçle ilgili tartışmalar, bir Ortaçağ şövalyesi döğüşü gibi tekrar tekrar yapıldı. Rakipler burun kıvırarak karşı karşıya durdular ve birinin tabelası şöyleydi: „Almanya’nın göçmenlere ihtiyacı var“. Diğerinin tabelasında “Almanya bir göç ülkesi değil” yazıyordu. Rakipler mızraklarını taktılar, birbirlerine saldırdılar, bir ayak sesi ve şıngırtı duyuldu ve sonra içlerinden biri attan aşağı atıldı. Sonra tozlar uçuştu, ortalık temizlendi ve döğüş yeniden başladı.

Yeni üç partili koalisyonun bu döğüşü bitirmesi ve kesin bir göç hakkı getirmesi bir lütuf olacak. Bu, Federal Cumhuriyetin ilk işgücü anlaşmasından 61, bir milyonuncu misafir işçinin Köln-Deutz’daki tren istasyonunda karşılanmasından 57 yıl, Max Frisch’in „İşgücü istedik insanlar geldi“ cümlesinden 56 yıl sonra gerçekleşecek. Yeni Göç Yasasının bir insan ve vatandaşlık hakkı olması gerekli. Ve yeni bir vatandaşlığa alma kültürünü bu göç ve entegrasyon yasasıyla birleştirmek akıllıca olacak. Göçmenleri sorun yaratıcı olarak değil, yeni bir yurttaş, yeni bir vatandaş olarak görmenin zamanıdır. İşler yolunda giderse yeni göçmenlik ve uyum yasası şimdiki renkli Almanya’nın hak ettiği bir şey olacak.

Yeni hak bir insan ve yurttaşlık hakkı olmalıdır.

(Süddeutsche Zeitung, 20.11.2021)

Çeviren: Semra Çelik

Close