Written by 13:41 HABERLER

Ukrayna: Avrupa’nın değil ABD’nin savaş ihtiyacı var

YÜCEL ÖZDEMİR

Ukrayna semalarında dolaşan kara savaş bulutlarının altında hızlanan diplomasi trafiği bu hafta bir üst aşamayla devam etti.

Hafta başında Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, nabız yoklama mahiyetinde Kiev ve Moskova’yı ziyaret etti. Çiçeği burnunda Yeşil dışişleri bakanı olarak Baerbock’un hararetle Almanya, Fransa, Ukrayna ve Rusya’nın katılımıyla yapılan Normandiya Formatı’nın yeniden toplanması, sorunların diyalog yoluyla çözülmesi gerektiği yönündeki çağrısı, özellikle “kurt diplomat” Rus Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından ciddiye alınmadı.

Zira, Kiev’de Rusya’yı tehdit edip Moskova’da diyalog teklifi yapmanın bir karşılığının olmayacağı ortada. Başından itibaren NATO’nun Rusya sınırına kadar genişlemesi ve Ukrayna konusunda ABD’nin belirlediği hat üzerinden ilerleyen, en azından net bir şekilde karşı çıkmayan Almanya’nın bundan sonra da “diyalog” ve “politik çözüm” eksenli çağrılar yapmaya devam etmesi, durumu değiştirecek nitelikte değil.

Çünkü Normandiya Formatı’nın çökmesiyle inisiyatif yeniden güçlü şekilde ABD’nin eline geçmişti.

Baerbock’un “Nabız yoklama” turlarından sonra bir diğer önemli tur da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’den geldi. Çarşamba günü Kiev’de Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenskiy ve Dışişleri Bakanı Kuleba ile görüşen Blinken, dün de Berlin’de Almanya, Fransa ve İngiltere dışişleri bakanlarıyla görüştü. Bugün de Cenevre’de Rus mevkidaşı Lavrov ile bir araya gelecek. Cenevre’de 10 Ocak’ta ABD-Rusya Güvenlik Konferansı sonuç alınmadan dağılmıştı.

Blinken’in Kiev durağında, Rusya’nın sınırdaki 100 bin kişilik askeri gücünü yakında iki katına çıkaracağı konusunda yaptığı uyarı dikkat çekici. Buna somut bir kanıt sunma ihtiyacı ise duymadı. Aynı gün Joe Biden Washington’da düzenlediği basın toplantısında Rusya’ya tehdit üzerine tehdit savurdu. Aynı toplantıda “Rusya’nın Ukrayna’ya izinsiz girmesi ya da işgal etmesi durumunda her açıdan yaptırımların sert olacağını” ilan etti. Özellikle “İzinsiz girmesi” kavramının kullanılması ABD’li muhafazakarlar ve Ukrayna tarafından tepkiyle karşılandı. Beyaz Saray temsilcisi sonradan bir düzeltme yaptı.

ABD’nin iddiasına göre ortada “Avrupa’nın güvenliği” söz konusu olduğu halde bütün Avrupa ülkeleri aynı görüşte değil. “Rus fobisi” içindeki Polonya ve Baltık ülkeleri bu tezin kararlı savunucu. Ancak, Batı Avrupa ülkeleri, NATO çerçevesinde bu teze itiraz etmemekle birlikte, çekinceler dillendirmeye başladılar. Almanya, her şeye rağmen Rusya ile diyaloğun sürdürülmesini savunuyor. Alman sermayesi içinde de Rusya ile ticari ilişkilerin bozulmaması gerektiğini savunanların sayısı bir hayli fazla.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise önceki gün AB Dönem Başkanı olarak Avrupa Parlamentosunda Avrupa’nın güvenlik mimarisinin yeniden şekillendirilmesi gerektiği çağrısında bulunurken, Almanya ile birlikte Normandiya Formatını canlandırmaya çalışacaklarını ifade ettikten sonra “Her bağımsız devlet serbest bir şekilde hangi ittifaka dahil olacağına karar vermelidir” diyerek, Ukrayna’nın NATO’ya üye olması için ise kapıyı açık tuttu. Bu nedenle Almanya ile Fransa arasında da tam uyumlu bir politika bulunmuyor.

Hal böyle olunca inisiyatifin ABD’de kalmaya devam edeceği söylenebilir. Gelişmeler başlıca şu nedenlerden ötürü ABD’nin Ukrayna üzerinden gerilim tansiyonunu arttırmaya ihtiyacının olduğunu gösteriyor:

  1. Rusya’nın emperyalist paylaşım mücadelesine güçlü bir aktör olarak katılmasını engellemek için askeri açıdan çevrelemek.
  2. Muhtemel bir savaşla Rusya’ya askeri ve ekonomik açıdan güçlü bir darbe vurarak zayıflatmak.
  3. Eskiden Rusya’nın etkisi altında olan bölge ve ülkeleri tam anlamıyla ele geçirip NATO’ya dahil etmek.
  4. Savaş durumunda alınacak sert yaptırım kararlarıyla Almanya’nın da aralarında olduğu ülkelerin Rusya ile olan ticari ilişkilerine darbe vurmak.
  5. NATO İttifakı içinde disiplini sağlayarak ABD’nin liderliğini pekiştirme, Rusya’ya göz kırpan ülkeleri (Türkiye, Macaristan…) hizaya çekmek.
  6. Yaptırımlarından etkilenecek Rus halkı arasında “rejim değişikliği” fikrini yayarak “Putin rejimini” devirme, yerine batı yanlısı bir rejim inşaa etmek.
  7. Başta Ukrayna olmak üzere Doğu Avrupa ülkelerine ABD’li silah tekellerinin daha fazla silah sağlamasının koşullarını yaratmak. Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı İngiltere, Estonya, Litvanya ve Letonya’ya ABD tekellerinin ürettiği silahları Ukrayna’ya satma izni verildiğini açıkladı.

Bunlar ilk akla gelenler. Elbette liste uzatılabilir.

Görüldüğü gibi ABD, Ukrayna üzerinde savaş senaryolarını yoğunlaştırmakla pek çok kazanım elde etmenin peşinde. Bu nedenle sıcak bir savaş olmazsa bile gerilimi hep sıcak tutarak amaçlarına ulaşmanın peşinde.

Bunun halklara büyük bir faturasının olacağı ise açıktır. Bu nedenle savaş ve gerilim politikalarına karşı ses çıkarmak büyük bir önem taşıyor.

Close