Written by 06:00 DÜNYA

Ukrayna savaşının yıl dönümünde gelinen nokta

GAZİ ATEŞ

Oynayanlar bilir, tavlada kapı almak önemlidir. Karşı tarafın atacağı zarlar karşısında size bir tür konforlu bir alan sağlar. Fakat bu konfor geçicidir, zira oyunun amacı kapı almak olmadığından, o kapılar nihayetinde açılmak zorundadır. Aynı şekilde, ister özel hayatta, isterse siyasette, konforlu alanlar pek uzun ömürlü olmazlar. İstisnanın kaideyi doğrulaması gibi, genel bir konforsuzluğa dayanır ve geçicidirler.

İşte birinci yılını dolduran Ukrayna savaşı, benzer bir özellik sergileyen bir noktada düğümlenmiş bulunmaktadır. NATO tarafından kuşatılma ve nüfuz alanlarının dikkate alınması talebinin geri çevrilmesi üzerine, özellikle Anglosakson emperyalistlerinin restini görerek saldırıya geçen Rusya’nın, ‘Ölürüm de vazgeçmem’ dercesine hareket ettiği ve güncellediği hedeflerine (Donetsk ve Lugansk’ın yanı sıra Herson ve Zaporijya’yı alma) savaşın birinci yıl dönümünde kilitlenip yol almaya başladığı dikkate alınırsa, ABD ve AB’nin konforlu alanlarını muhafaza etmelerinin giderek zorlaştığı, henüz içeriği belli olmayan bir pozisyon değişiminin giderek kendini dayattığı söylenebilir.

Nitekim, Ukrayna’nın asker ve malzeme donanımı bakımından savaş sahasının talep ettiklerini karşılamak için sahip olduğu zaman penceresi, Rusya’nın tutturduğu tempo ve sahaya sürdükleri karşısında giderek daralmaktadır. Mevcut dengeyi korumayı zorlaştıracak bir orantısızlık tedricen uç vermeye başlamaktadır.

Öyleyse: ABD ve Avrupa Birliği (AB) Ukrayna’da, konforlu alanlarını terk etmeden, yani kendi ordularını sahaya sürmeden, Rusya’ya karşı savaşında amaçlarına ulaşabilecekler mi? Ya da şöyle soralım: ABD ve AB, “Demokrasi ve özgürlük değerlerimizi savunuyorsunuz” dedikleri Ukrayna ve sözüm ona onun “bağımsızlığı ve egemenliği” için, savaşa dahil olma tarzlarını değiştirecek bir yönelime girmeyi göze alacaklar mı?

Artık sokaktaki çocuğun da bildiği üzere, önümüzdeki bahar ve yaz ayları çok kanlı geçecek. Rusya, Ukrayna ordusunun direncini belirtilen hedefler kapsamında kırmak için elinden geleni ardına koymayacak. Anglosaksoncular “Gereği her ne ise yapılacaktır!” deseler de, konfor alanlarının sürdürülebilirliğinin zorlanması itibarıyla gündeme gelecek pozisyon değişimin içeriği, önümüzdeki aylarda savaş sahasında yaşanacak gelişmelerce belirlenecektir. Tavla örneğimiz üzerinden ifade edecek olursak, alınan kapının açılması gerektiği bir eşiğe doğru ilerliyoruz. Henüz meçhul olan, kapının nasıl ve oyunun hangi aşamasında açılacağıdır.

RESTİNE REST

Biden ve Putin’in savaşın yıl dönümü vesilesiyle yaptıkları konuşmaları bu çerçevede değerlendirmek lazım. Bu gibi yıl dönümleri büyük laflar dönemi olmakla birlikte, söylenenlerin şovdan ibaret olmadığı açıktır. Nitekim her iki taraf kararlılık gösterisinde bulundu. Putin, uzun konuşmasının Ukrayna kısmında bir nevi ‘Biz sizin restinizi gördük, peki siz bizim restimizi görecek misiniz?’ derken, Biden da ABD’nin geri adım atmayacağını ilan etti. Bu beyanından daha az önemli olmayan hamlesi ise, ‘Bükreş Dokuzlusu’ olarak da bilinen, Polonya, Bulgaristan, Çekya, Estonya, Macaristan, Litvanya, Letonya, Romanya ve Slovakya’nın yer aldığı NATO’nun doğu blokunu oluşturan ülkelerin liderleriyle Varşova’da görüşmesi oldu. Haritaya bakıldığında bu ülkelerin Rusya’nın NATO tarafından kuşatılmasının adeta resmini sunduğu görülür. Bu arada, Biden’ın, aynı zamanda AB üyeleri olan ‘Dokuzlu’ları özel olarak toplayarak sadece Rusya’ya mesaj vermediğini de not edelim!

Yıl dönümü vesilesiyle yapılan açıklamalardan hareketle savaşın tırmanacağı öngörülebilir. Ancak bu, mutlak bir tırmanma olarak düşünülmemeli. Tekil olayların anlamı, bütünle bağlamı üzerinden anlaşılabilir. Buradan bakıldığında, başta ABD olmak üzere Batılı emperyalist devletlerin salt Ukrayna savaşı üzerinden dünya hegemonyası mücadelesi yürütmedikleri, tersine, dünya hegemonyası mücadelelerinin bir parçası olarak Ukrayna savaşında pozisyon aldıkları görülür. Rusya açısından ise, Ukrayna’da kaydedilecek ciddi bir yenilgi, önemli bir süre dünya gücü olma iddiasını taşıyamama anlamına gelecektir, böylesi bir gelişmenin ülke içinde tetikleyeceği süreçler de bir tarafa. Putin’in Ukrayna’da varoluşsal bir savaş verdiklerini belirtmesi bir propagandadan ibaret sayılmamalı. Anglosakson güçler arasında tam da bunu, yani Rusya’nın ezilmesini hedefleyen mihraklar var elbette (Macron bu eğilimi Münih Güvenlik Konferansının akabinde ifşa etti ve Fransa olarak hedeflerinin bu olmadığını söyledi). Fakat bu eğilimin üstün geleceğini düşünmek doğru olmayacaktır. Üstün gelmesi, şimdi olduğundan daha fazla zaman, kaynak ve enerjinin bu amaca bağlanması demektir. Bu ise, ABD açısından asıl stratejik tehdit olarak değerlendirilen Çin’in arka planda kalarak yol alması anlamına gelecektir.

Çin; Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ve ABD’nin buna karşı örgütlediği hamlelerin, dünya hegemonyası mücadelelerindeki yeni dönemin yalnızca açılış faslını teşkil ettiğinin farkında olarak hareket etmektedir. Ukrayna savaşının yeni bir eşiğe doğru ilerlediğini görerek, sonucun kendi manevra alanını daraltmayacak bir şekil almasını öncelemektedir. Ayrıntıları bilinmeyen “barış planı” ile tam da şimdi sahneye çıkması, belirtilen öngörü ve hesaplarla, esasta da Rusya üzerindeki ekonomik nüfuzunu artıran bu savaş sürecinin, kendisini erkenden hedef tahtasına koyacak bir mecraya girmesini engellemekle alakalıdır.

Savaş bir yıldır sürüyor. Yüz binlerce genç insanın hayatına mal oldu. Milyonları evinden yurdundan etti. Yoksul halkların yaşam koşullarını daha da ağırlaştırdı… Umut edilir ki, başta Ukrayna ve Rusya halkları bu kahredici tablonun gerçekte neyin bedeli olduğunu savaşın ikinci yıl dönümü gerçekleşmeden fark ederler.

 

Close