Written by 15:27 HABERLER

Uygun kiralar? Bir kriz keskinleşiyor

Sosyal konutların gözleri kârdan başka birşey görmeyen acımasız yatırımcılara satılması sonrası ev kiraları astronomik düzeyde arttı. Uygun kiralı ev bulmak imkansız hale geldi. Bir şeyler yapılması gerekli, hem de acilen…

Werner Rügemer / Verdi Publik

1987 yılında eski Federal Almanya Cumhuriyeti’nde 5,5 milyon sosyal konut vardı. Şimdi ise tüm Almanya’daki sosyal konut sayısı 1,5 milyon. Her yıl bunların 100 bini kira düzenlemesinin dışına çıkıyor, yeni sosyal konut da inşa edilmiyor. Halbuki şimdi düşük ücretler, Hartz 4’le yaşayanlara ödenen azami kiranın düşüklüğü, artan enerji masrafı ve en önemlisi de büyük yerleşim alanlarındaki kira patlaması nedeniyle eskisinden daha çok sosyal konuta ihtiyaç var. 2014’ten bu yana Almanya’daki evsizlerin sayısı iki kat artarak 860 bin oldu. Yatırımcılar, kriminel yollarla modernleşmeleri zorunlu kıldıklarında ya da kiracıları atıp evleri turistlere geçici olarak fahiş fiyatla kiraladıklarında herhangi bir cezai yaptırımla karşılaşmıyorlar.

Büyük koalisyon, 2015 yılında yürürlüğe sokulan kira frenlenmesinin bir işe yaramadığını, tam tersine kiraları arttırdığını fark etti. 21 Eylül’de vatan ve imardan da sorumlu İçişleri Bakanı Horst Seehofer, Başbakan Angela Merkel’le birlikte başbakanlık dairesinde bir Konut Zirvesi düzenledi.

Federal Ekonomi Bakanlığı bilim konseyi bu zirveye “Sosyal Konut Politikası” adıyla yanıltıcı bir bilirkişi raporu hazırladı. Raporun sorumlusu Konstanz Üniversitesi Thurgau Ekonomik Enstitüsü yönetim kurulundan Profesör Friedrich Breyer. enstitünün sponsorluğunu bir İsviçre bankası yapıyor.

NEOLİBERAL BİR İNANÇ

Bu konseydeki 38 profesör raporda neoliberal inançlarını net bir şekilde özetlediler: Sosyal konut yapımı hiçbir işe yaramamıştı, vazgeçilmeliydi. Kira frenlemesi de bir işe yaramazdı ve düzeltilmesi de imkansızdı, iptal edilmeliydi. Pazara müdahale etmek zarar vericiydi, en iyisi pazarı serbest bırakmaktı! Bundan sonrasında ise her zamanki ama aslında pazara uygun olmayan talep ileri sürüldü: Kira yardımı arttırılsın!

Konut sıkıntısının çözümünde, koalisyonun bazı yüksek kazançlıları ev sahibi yapmak için çıkardığı inşaat çocuk yardımı da yardımcı olamaz. Modernleştirme masrafı payının yılda yüzde 11’den yüzde 8’e düşürülmesi de işe yaramayacaktır. Seehofer’in FDP tarafından alkışlanan önerisi, inşaat izinlerinin bürokrasiye takılmadan verilmesi de çözüm değil.

Konut krizinin nedenleri çok derinlerde yatıyor: On yıllardır süren özelleştirme çılgınlığının sonucunu görüyoruz. Helmut Kohl’un başbakanlığındaki CDU/CSU/FDP hükümeti 1988’de, konut kooperatiflerinin kamu yararına kurumlar olduğunu belirleyen düzenlemeyi iptal etti. Gerhard Schröder’in başbakanlığındaki SPD/Yeşiller koalisyonunun hızlandırmasıyla yüzbinlerce sosyal konut devlet, eyaletler ve belediyeler tarafından gözleri kârdan başka birşey görmeyen acımasız yatırımcılara satıldı.

2012 yılında Başbakan Winfried Kretschmann (Yeşiller) ve Ekonomi Bakanı Nils Schmid (SPD) eliyle Baden Württenberg eyaleti 21.500 sosyal konutu sattı. 2013 yılında Başbakan Horst Seehofer ve Maliye Bakanı Markus Söder (ikisi de CSU) Bavyera eyaletinde 33.000 konutun özelleştirilmesini sağladı. Şimdi aynı Seehofer konut sorununda kurtarıcı olarak ortaya çıkıyor öyle mi? Artık BlackRock gibi sermaye örgütleri, başlarında 400.000 kiralık konuta sahip olan Vonovia olmak üzere kiraları sürekli arttıran tekeller haline geldiler.

BAŞKA TÜRLÜ OLABİLİR: ÖRNEK VİYANA

Kapitalizm koşullarında da alternatifler var. Uzun süreden beri bir iç göç şehri olan Viyana’da konutlar metrekaresi ortalama 5,68 eurodan kiraya veriliyor, Münih’le karşılaştırıldığında yarı kiraya. Bu, Viyana’daki konutların sadece üçte birinin serbest piyasa elinde olmasıyla sağlandı. Buna karşılık şehirde 900 bin sosyal konut var: 200.000’i doğrudan belediye evi, 200.000’i kamu yararına çalışan konut işletmelerinin elinde, geri kalanı ise kamu tarafından desteklenen bağlayıcı kira sözleşmeleriyle kiraya veriliyor. Bu sosyal konutlardan hiçbiri satılmıyor. Arsa spekülasyonlarının engellenmesi için, belediyenin kira fonu mülk sahibinin sattığı arsanın inşaat sahası olarak kabul edilmesi sonrası olabildiğince çok arsayı satın alıyor. Viyana’da Almanya’da olduğu gibi kira yardımı yok. Para çoğunlukla sosyal konut yapımına harcanıyor. Bu nedenle şimdilerde birçok Alman yerel yönetim politikacısı Viyana’yı ziyaret edip, bunun nasıl başarıldığını şaşkınlıkla izliyor.

Bu nasıl bir paradoks: 2018 yılının ilk yarısında Alman hükümeti, federal, eyalet ve yerel yönetimlerin neredeyse 50 milyar euro vergi fazlasına sahip olduğunu gururla duyurdu. Ve Alman devleti sıfır faizle kredi alabilecek durumda. Pestel Enstitüsü’nden Matthias Günther, daha 2015 yılında piyasaya uygun ve yakın bir teklif yapmıştı: Devlet, Vonovia’yı satın alsın. O zamanlar bu ticaret devlete 20 ila 22 milyar euroya mal olacaktı. Böylece ek olarak 400.000 sosyal konut ortaya çıkacaktı. Bugün, Vonovia’nın borsaya girmesinden sonra, BlackRock ve ortakları sağım ineklerini satmak istemiyor. Ancak Anayasa’ya bağlı olarak ulusal kriz ve topluma karşı davranışları nedeniyle konutların kamulaştırılması mümkün. Ya da işe devletin hisselerin yüzde 25’ini ele geçirip azınlık hakkına sahip olmasıyla başlanabilir.

Ve sosyal konutlar korunmak zorunda, örneğin kiracılara karşı mobbing ve yanlış yan masraf hesapları yapan konut firmaları cezalandırılmalı. Posta kutusu firmalarıyla iş gören yatırımcılardan daha fazla vergi alınmalı, tüm şehirlerde toplumsal duruma uygun kiralar belirlenmeli, modernleştirilmenin kiracıların sırtına yıkılmasını sağlayan medeni kanunun 559 maddesi kaldırılmalı. Dresden’de yapıldığı gibi yeni kamu yararına çalışan konut firmaları kurulmalı. Federal hükümetin emlak şirketi (Bima) daha önce yatırımcılara en yüksek teklife devasa arazi sattı. Bu başka türlü de yapılabilir: Araziler sadece üzerlerinde sosyal konutlar inşa edilecekse satılabilir!

Sözüm ona hisse devri sözleşmelerinin de iptal edilmesi gerekir: Eğer yatırımcılar, doğrudan değil de mülk sahibi firmanın yüzde 94,9’unu (2018’de yüzde 90’ını) satın alarak arazili bir mülk sahibi olurlarsa, arazi için vergi ödemek zorunda değiller. Berlin eyaleti Maliye Bakanı Matthias Kollatz (SPD), Potsdamer Platz’daki Sony-Centers’i satın alan ABD ve Kanadalı yatırımcıların bu yolla 66 milyon euro kar ettiğini görerek kara kara düşünüyor şimdi. Bu para, borçlar içinde yüzen Berlin’in elinden uçtu, gitti. SPD/Sol Parti koalisyonu Kollatz’ın itirafı sayesinde politik beyanını ortaya koydu: Bu sözleşme Berlin bütçesinden her yıl miktarı net olarak bilinmeyen yüz milyonlarca paranın eksilmesine yol açıyor! Hisse devirleri söz konusu olduğunda, kamunun satın alma hakkına öncelik tanıyan resmi onaya da gerek yok.

UYGUN KİRALI KONUT İNSAN HAKKIDIR

Güvenli ve ödenebilecek kiralı konut, dünyanın her yerinde geçerli bir insan hakkıdır. Uzak ülkelerdeki insan hakları ihlallerinden şikayetçi olup düzeltilmesini isteyen bazı politikacılarımız buradaki konut krizini görmezden geliyor. Ayrıca 2015 yılında revize edilen sosyal konutların arttırılmasını ve bu konutlarda yaşayanları korumayı amaçlayan Wohnbindung ve Wohnraumförderung yasaları, her yıl belediyelerin dar gelirlilerin uygun kiralı evlerde yaşayabilmesine olanak sunacak milyonlarca belge verdiğine ama yeterli sosyal konut olmadığına dikkat çekiyor. Bu konuda hukuk devletine yardımcı olmak gerekir.

Şimdiki hükümetlerin bu işi konut firmalarının gönüllülüğüne bırakması hiçbir işe yaramaz. Berlin, Frankfurt / Main, Dresden, Osnabrück gibi birçok şehirde çoktan konut inisiyatifleri kuruldu. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yoksul Almanya’da bile, belediyeler yüz binlerce sosyal konut inşa edebilmiştiler – ama belirleyici olan aşağıdan gelen baskıydı!

Çeviren: Semra Çelik

Close