Written by 21:00 POLITIKA

BSW’de istikamet mülteci karşıtlığı

YÜCEL ÖZDEMİR

Sahra Wagenknecht İttifakı – Akıl ve Adalet (BSW) partisi eşbaşkanı Sahra Wagenknecht, mültecileri hedefe koyan açıklamalarına devam ediyor. Bir süre önce, iltica başvuruları kabul edilmeyen mültecilere verilen yardımların kesilmesini isteyen Wagenknecht, şimdi de kriminal olaylara yabancıların çok daha fazla karıştığı gerekçesiyle polisin donatılması çağrısında bulundu. Wagenknecht’in mülteci karşıtlığı sadece bir seçim taktiği değil.

Ocak ayında kuruluşunu ilan eden ve 9 Haziran’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılmak için yeterli sayıda imza toplayan Sahra Wagenknecht İttifakı – Akıl ve Adalet (BSW) partisi, seçimler yaklaştıkça özellikle mültecileri daha fazla hedefe koymaya başladı. Kuruluşundan itibaren mülteciler konusunda muhafazakar partilerle aynı çizgide olduğunu gösteren BSW Eşbaşkanı Sahra Wagenknecht, başvurusu kabul edilmeyen mültecilerin en kısa sürede sınırdışı edilmesi ve verilen sosyal yardımların kesilmesi çağrısında bulundu. Wagenknecht ayrıca, bazı eyaletlerde suç olaylarına karışan yabancıların sayısının fazla olduğunun açıklanmasından sonra, eyalet içişleri bakanlarına toplantı çağrısında bulundu.

Alman Haber Ajansı’na (DPA) açıklamalarda bulunan Wagenknecht, Alman olmayan yabancıların karşıtlığı kriminal olayların artması nedeniyle federal ve eyalet içişleri bakanlarının derhal bir araya gelerek polisi daha fazla donatması için kararlar almasını istedi. Başbakanlıkta “İçişleri Bakanları Zirvesi” yapılmasını öneren Wagenknecht, “Eğer istatistikler, kriminal olayların orantısız bir şekilde en fazla belirli göçmen çevrelerinden gelen kişiler tarafından işlendiğini gösteriyorsa, bir içişleri bakanı bunu tabu haline getirmemeli ve küçümsememelidir” dedi.

Hafta içinde Bavyera ve Kuzey Ren Vestfalya (NRW) içişleri bakanlıkları tarafından yapılan açıklamalarda kriminal olaylara karışan yabancıların sayısının iki katına çıktığı ifade edilmişti. Her iki eyaletin içişleri bakanı da kontrolsüz göçün iç güvenlik için tehlike olduğunu ileri sürmüştü. Ancak Sosyolog Dirk Baier, Der Spiegel’e yaptığı açıklamada bakanların açıklamalarının gerçeği yansıtmadığını ifade etti. Baier, göçmenlerin yüzde 94’nün yasalara uyumlu bir çekilde yaşamını sürdürdüğünü belirterek sadece yüzde 5-6’lık bir bölümün kriminal olaylara karıştığını, bu oranının Almanlar arasında ise yüzde 2-3 olduğuna dikkat çekti.

SEÇİMLER ÖNCESİNDE İÇ GÜVENLİK YARIŞI

Bavyera’da CSU’lu Joachim Herrmann, NRW’de CDU’lu Herbert Reul içişleri bakanlığı koltuğunda oturuyor. Her iki parti de iç güvenlik sorununu sık sık abartarak polise verilen yetkileri arttırmanın politikasını yapıyor. Sahra Wagenknecht de yaptığı açıklamayla bu politikaya destek vermiş oldu. Özellikle AP seçimler öncesinde mülteciler ve iç güvenlik üzerinden sermaye partiler arasında bir yarışın olacağı anlaşılıyor.

Wagenknecht de bu yarıştan eksik kalmayacağını göstermiş oldu. Mülteciler konusunda AB’nin almış olduğu AB dışında iltica başvurusunda bulunma kararını tam olarak destekleyen Wagenknecht, ayrıca iltica başvurusunda bulunan mültecilere verilen yardımların kesilerek açlığa mahkum edilmesini de savunuyor. Wagenknecht yaptığı açıklamada, “İltica başvurusu kabul edilmeyen mültecilere aynı düzeyde yardımların verilmeye devam edilmesini devlet, vergi mükelleflerine açıklayamaz. Bir geçiş döneminden sonra, koruma statüsü olmayan mültecilere verilen yardımlar sona ermelidir” dedi. Bunu da iltica başvurusu kabul edilenle edilmeyen arasında bir farkın kalmadığı şeklinde gerekçelendiriyor. Wagenknecht, birçok AB ülkesinin iltica başvurusu kabul edilmeyen mültecilere Almanya kadar yüksek miktarda yardım vermediğini de ileri sürdü.

Wagenknecht’in gündeme getirdiği “geçiş döneminden yardımların kesilmesi” Alman Anayasası’nda aykırı bir talep. Zira konu daha önce de gerici partiler tarafından gündeme getirilmişti. Anayasa Mahkemesi 2012’de verdiği bir kararda Anayasa’nın 20. Maddesi gereğince “İnsana yakışır asgari yaşam standardının temel hak olduğu” belirtilmişti. Bu durumda ülkede yaşayan hiç kimsenin bu temel haktan mahrum edilmesi önerilemez. Bu hak sadece Alman vatandaşları için değil, aynı zamanda vatandaş olmayan yabancılar için de geçerli.

MESELE SADECE AfD’YE GİDEN OYLARI ALMAK DEĞİL

Wagenknecht’in mültecilere karşı yaptığı açıklamalar özünde partinin nasıl bir politik hat üzerinde ilerleyeceğinin de bir işareti. Aşırı sağcı AfD’ye giden oyları alma adına izlenen mülteci karşıtlığının bir yanını seçimler oluşturuyor. Ülkedeki politik atmosferde mülteci karşıtlığı fazla oy getirdiği için BSW de kısa yoldan başarıya mülteci karşıtlığı üzerinden varmak istiyor. Ancak, sahip olduğu mülteci karşıtlığının sadece bir “seçim taktiği” olarak görülmesi yanlış bir değerlendirme olur. Genel olarak, Wagenknecht ve partide bir görevi olmasa da arka kulislerde rolü bulunan Oskar Lafontein’nin yeni gelen göçmenlere karşı milliyetçi-şovenist bir yaklaşım içinde olduğu uzun süreden biliniyor. Mültecilere yaşadıkları ülke ve bölgede yardım etmeyi savunan, Almanya ve AB’ye gelmelerine karşı çıkan bu kesimlerin mülteci politikası, Alman Anayasasında yer alan temel hakların da çok gerisinde. Bu nedenle solun dayanışma anlayışından ziyade muhafazakar-sağcıların korunma anlayışı üzerinden ilerliyor.

Seçimler yaklaştıkça, AfD’den başlayarak bütün sermaye partileri günah keçisi ilan ettikleri mülteciler ve göçmenler üzerinden oy avcılığı yarışında rekabeti kızıştırcaklar. Bu durumda her biri diğerinden daha radikal bir öneri ortaya atacak. Bunun karşısında yapılması gereken ise, ekonomik sosyal sorunların, savaşın ve militarizmin yarattığı gelecek kaygısını mülteciler üzerinden körüklemek ve bu sorunların asıl kaynağının mülteciler değil, büyük kapitalist devletlerin dünyada eşitsizlik ve yıkım yaratan hegemonya yarışı olduğunu geniş kesimlere anlatabilmektir. Bu başarılabildiği takdirde, geniş kesimler arasında halen güçlü olan dayanışma duyarlılığı daha da büyüyerek estirilen bu sağ, muhafazakar ve gerici havayı dağıtılabilecektir.

 

Close