YÜCEL ÖZDEMİR
Bugün Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla başlayan “Ukrayna savaşı” birinci yılını doldurdu ve ikinci yılına girdi. Bir yıl önce savaşın neden, niçin ve nasıl başladığında dair pek çok şey söylendi, yazıldı, çizildi. Bir yıl içinde pek çok şey oldu ve bugünden geriye dönüp bakıldığında ortaya çıkan olgular, Ukrayna savaşının emperyalist paylaşım açısından yakın tarihte önemli bir dönemeç olduğuna işaret ediyor. Birinci yılında savaşın ortaya çıkardıklarını şu şekilde sıralamak mümkün:
1- Her ne kadar dünya basınında süreç “Ukrayna savaşı” olarak tanımlansa da gerçekte savaşın ABD ve müttefiklerinin Rusya’yla girdiği emperyalist paylaşım olduğu artık net olarak görülüyor. Ukrayna, içerideki NATO ve AB iş birlikçileri tarafından savaşın ön cephesi haline getirildi. 2014’deki “Meydan Darbesi”nden sonra Ukrayna’da işbaşına gelen gerici klikler, “tarafsız” ve “bağımsız” bir ülke yerine Batı’nın iş birlikçisi olmak için yoğun çaba harcadı. Ve gelinen aşamada, Rusya’yla iyi komşuluk yerine düşmanlığı tercih eden güçler ülkelerini savaş alanına çevirerek, on binlerce insanın hayatını kaybetmesine, milyonlarcasının ülkeyi terk etmesine yol açtılar.
2- Rusya ve Lideri Putin, NATO üzerinden Batılı emperyalist ülkelerin kuşatma girişimleri ve hamlelerine, Ukrayna ile dostluk ve iyi ilişkiler sürdürme yerine agresif militarist bir tutum içerisine girerek askeri gücüne güvenerek tehditle caydırma yoluna başvurdu. 2014’te Kırım’ın ilhakıyla bir kırılma sürecine giren iki ülke ilişkileri, aynı zamanda Putin’in eski Çarlık Rusya’sının yayılmacı emellerinin devam ettiğini gösterdi. Bunu yaparken SSCB, Lenin ve Stalin dönemine saldırmayı da ihmal etmedi. Ukrayna’yı işgal ederek, Batı’ya karşı barikatı burada kurmayı, etki alanını genişletmeyi amaçlayan Putin, henüz istediği sonucu elde etmiş değil. Her geçen gün savaş batağına saplanmaya devam ediyor. İçeride savaş karşıtı güçler bu nedenle zor ve şiddet kullanılarak susturuluyor.
3- Bir yılda olanlardan hareketle savaştan en kârlı çıkan ülkenin ABD olduğu söylenebilir. Savaş öncesinde ayrı bir askeri güç ve emperyalist mihrak olma konusunda adımlar atan Almanya-Fransa eksenindeki AB ise, pek çok açıdan Rusya’ya karşı ABD’nin politikasına eklemlendi. Savaşla birlikte, daha önce “beyin ölümü” gerçekleştiğinden söz edilen NATO yeniden güç kazandı. Rusya tehdidi gerekçesi, ABD’nin Avrupa’yı Soğuk Savaş yıllarında olduğu gibi kontrol etmesini sağladı. Bununla kalınmadı, ABD’li enerji ve silah tekelleri, Avrupa’ya doğal gaz ve petrol; ABD’li silah tekelleri de Ukrayna için silah satarak kârlarına kârlar kattılar. ABD’nin savaşın uzun sürmesi üzerine kurduğu plan da işlemeye devam ediyor. Rusya’nın müzakere yerine askeri güçle Ukrayna’dan çıkarılması bütün Batılı emperyalist ülkelerin hedefi haline getirildi. Bu nedenle sürekli “Ukrayna’nın kaybetmemesi, Rusya’nın kazanmamasına” vurgu yapılıyor.
4- Ukrayna Savaşı, emperyalist güçler arasında saflaşma ve kamplaşmayı daha belirgin hale getirdi. Genel olarak ABD’nin başını çektiği NATO’da öncesinde göre ortak hareket kabiliyeti gelişirken, üye ülkeler Türkiye ve Macaristan’ın birçok konuda kararlara uymaması aynı zamanda bir zayıflamanın da işareti. Türkiye bu zayıflıktan hareketle Finlandiya ve İsveç’in üyeliğine veto koydu. Erdoğan, “denge siyaseti”yle bir taraftan Ukrayna’ya SİHA satarken, diğer taraftan Rusya ile ticari ve siyasi ilişkilerini sürdürdü. Çelişkilerden kaynaklanan bu hareket alanı zaman ilerledikçe daralıyor. Savaşla pek çok ülkeyi yedekleme planı yapan ABD bu konuda ise istediğini elde edemedi. Başta Çin ve Hindistan olmak üzere çok sayıda ülke ABD’nin çağrılarına rağmen Rusya’yla aralarına mesafe koymaya yanaşmadı. Aynı dönemde Çin’in de düşman ilan edilmesi, Moskova-Pekin yakınlaşmasına yol açtı. Gelişmeler, NATO Paktına mesafe koyan ülkelerin Şanghay Paktı etrafında toplanmasını da hızlandıracak.
5- Bir yıl içinde dış politikasında en radikal değişimi yapan ülkelerin başında Almanya geliyor. Uzun yıllardır doğal gaz ve petrol başta olmak üzere pek çok alanda Rusya ile iyi ilişkiler kuran ve aşamalı olarak bu alanlarda Rusya’ya bağımlı hale gelen Almanya, savaşla birlikte yıllara dayalı bu politikasını değiştirmeye zorlandı. Almanya ile Rusya arasında stratejik öneme sahip doğal gaz hatları Kuzey Akımı 1 ve 2 bu süreçte ABD’nin istediği şekilde işlemez hale geldi. Rusya’dan alınan enerji kaynaklarıyla ekonomisini büyüten Almanya, son bir yıldır değişik ülkelerden enerji temin etmenin peşinde. AB üzerinden Rusya’ya yönelik alınan dokuz ayrı yaptırım paketi sayesinde Almanya-Rusya ticari ilişkileri minimum düzeye düştü. Bu durum doğal olarak Alman ekonomisini uzun vadede etkileyecek.
Ukrayna savaşında ABD’nin politikalarına eklemlenen Almanya, buna rağmen kendi bağımsız çıkarları ve stratejik hesaplarından vazgeçmiş değil. Dış politikanın militaristleştirilmesi, askeri gücün artırılması yönünde yapılan çağrılar bu bir yıl içinde somut hale getirildi. Başbakan Olaf Scholz’un 27 Şubat günü ilan ettiği ve “Zeitenwende” (Milat/Dönüm Noktası) politikasıyla askeri harcamalar için 100 milyar avroluk “özel fon” kurulurken, NATO’nun belirlediği yüzde 2 şartının 2024’e kadar yerine getirileceği ilan edildi. Ayrılan bu devasa bütçe, Almanya’nın Avrupa’daki en büyük askeri güç olması anlamına geliyor.
6- Ukrayna savaşı genel olarak solda, barış hareketi ve sendikal harekette önemli sarsıntılara yol açtı. Rusya’nın işgal harekatından sonra Avrupa’da milyonlarca insanın katıldığı gösteriler yapıldı. Bu gösterilerde Rusya ve Putin kınanırken, NATO ve Batılı emperyalist ülkelerin militarist politikalarına değinilmedi. Elbette, Rusya’nın işgali kabul edilemezdi, ancak işgalin bir anda alınan bir karar olmadığı da açıktı. Öte yandan Batılı emperyalist ülkeler tarafından gerçekleştirilen işgaller konusunda net tutum alan, sokağa çıkan Almanya’daki barış hareketi aynı tutumu Rusya konusunda gösteremedi. Hal böyle olunca barış hareketi bu süreçte güç kazanma yerine zayıfladı. Bunda, bazı kesimlerin Rusya’ya “Batı’ya meydan okuyan eski SSCB” rolü biçmesi de rol oynadı. Ancak gelinen aşamada hava dağılmış görünüyor. Hem Batı’nın hem de Rusya’nın emperyalist emelleri daha berrak bir şekilde görülmeye başlandı. Bu nedenle savaşın durdurulması talebi halklar arasında her geçen gün daha fazla destek görüyor. Almanya’da imzaya açılan “Barış Manifestosu”nu dün itibariyle 600 binden fazla insan imzaladı. Yarın Berlin ve Köln’de savaşın durması, müzakerelerin başlaması talebiyle mitingler yapılacak. Denilebilir ki; savaşın 2. yılında savaş karşıtlarının sesi her ülkede daha fazla duyulacak.
7- Bir yıl önce bugün “Birkaç ay süreceği” tahmin edilen savaş birinci yılını doldururken, ufukta henüz savaşan güçler arasında müzakereye dair bir umut yok. Tersine savaşın yayılacağına dair veriler var. Putin’in son konuşması, Biden’ın Varşova’da verdiği mesajlar bunun ifadesi. Kontrolü elinde tutan ABD’nin Ukrayna yönetimine müzakere izni vermediği ortaya çıktı. Bu nedenle, Çin ve Brezilya’nın başlattığı girişimlerin kısa sürede sonuç vermesi zor.
Savaşta asıl kaybedenlerin Ukrayna başta olmak üzere, değişik ülkelerde yaşayan halklar olduğu ise bu süreçte açık olarak görüldü. Ukraynalı emekçiler ve halklar savaşın bedelini ölüm, yıkım, sürgün şeklinde öderken, diğer ülkelerdekiler ise hayat pahalılığı, yüksek enerji fiyatları, yoksulluk şeklinde ödüyor. Bu nedenle savaşın en kısa zamanda bitirilmesi her yerde işçi sınıfı, halklar ve emekçilerin çıkarınadır.