Written by 10:55 HABERLER

Almanya: Ulusal Güvenlik Stratejisinde yön tartışması

German Foreign Policy

Almanya’da Ulusal Güvenlik Strateji konusunda tartışma devam ediyor. Dışişleri Bakanlığı ABD ile yakın iş birliğini hedeflerken, Başbakanlık daha çok stratejik egemenliğe odaklanıyor.

Haberlere bakılırsa Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, strateji belgesini planlandığı gibi Münih Güvenlik Konferansı’ndan (17-19 Şubat) kısa bir süre önce uluslararası kamuoyuna açıklamayı planlıyor.

Tartışmanın başlıca nedenleri arasında, yeni kurulacak Milli Güvenlik Konseyi’nin Başbakanlığa mı yoksa Dışişleri Bakanlığına mı bağlı olacağı gibi önemli konular var. Güvenlik Konseyinin ayrıca “siyasi açıdan sakıncalı kararları” gelecekte “…fırsat maliyetlerinden bağımsız olarak” uygulanmasının sağlaması gerektiği de ifade ediliyor. Güvenlik stratejisinin geçen yıl ABD tarafından yayınlanan iki önemli strateji belgesindeki tutumlarla nasıl bir ilişki içinde olduğu da belirsizliğini koruyor. ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisi ve Ulusal Savunma Stratejisi Rusya’yı değil Çin’i müttefik devletlerin de karşı harekete geçmesi gereken merkezi bir düşman olarak sınıflandırmıştı. Baerbock buna kesinlikle katılıyor, Başbakan Olaf Scholz ise biraz daha mesafeli duruyor.

Alman hükümeti tarafından hazırlanan ilk Ulusal Güvenlik Stratejisi şimdiye kadar Baerbock yönetimindeki Dışişleri Bakanlığı tarafından yürütüldü. Başlangıçta, SPD-Yeşilleri-FDP koalisyonun ilk yılında kabul edilmesi planlanmış, daha sonra belgeye mümkün olan en büyük uluslararası ilgiyi göstermek amacıyla bu yılki Münih Güvenlik Konferansı’ndan (17-19 Şubat) kısa bir süre önce bir tarihe ertelenmişti.

Ancak bir süredir bunun da olmayacağı belirtiliyor. Haberlere göre, Başbakanlık Dairesi 19 Aralık’ta, Baerbock’un Noel tatili sırasında departman onayına sunmak istediği belgeyi durdurdu. Gerekçe olarak da taslağın çok eksik olduğu, açık olduğu iddia edilen 30’dan fazla noktaya netlik getirilmesi istendi. Eleştirilerde göre taslak dahası, “fazla Avrupa merkezci” idi.

Bugüne kadar, çok sayıda önemli ayrıntıyı netleştirmek mümkün oldu; yine de bazı anlaşmazlıklar devam ediyor.

ABD STRATEJİLERİ

Alman Savunma Bakanlığına bağlı strateji merkezi Federal Güvenlik Politikaları Akademisi (BAKS) yakın tarihli bir analizinde, Ulusal Güvenlik Stratejisi hazırlanırken sadece iç faktörlerin değil, dış faktörlerin de dikkate alınması gerektiğine işaret ediyordu. BAKS, geçen yıl iki temel strateji belgesi yayınlayan ABD’ye özel bir önem atfediliyor: kapsayıcı Ulusal Güvenlik Stratejisi ve onun altında yer alan, ordu ve savunmaya odaklanan Ulusal Savunma Stratejisi. Her ikisi de Berlin’in istemeden de olsa ciddi dış politika çatışmalarına girmek istemiyorsa şu ya da bu şekilde dikkate alması gereken net bir çerçeve sunmaktadır.

ÇİN’E KARŞI ÜÇ SÜTÜNLU PLAN

ABD’nin iki strateji belgesi, Washington’un dünya politikasında rakiplerin belirlenmesi açısından net bir öncelik sıralaması oluşturmaktadır. Ulusal Güvenlik Stratejisine göre, Rusya şu anda -Ukrayna savaşı nedeniyle- önemli ölçüde dikkat çekerken, Çin uzun vadede bir numaralı düşman ve “uluslararası düzeni yeniden şekillendirme” hem “niyetine” hem de kapasitesine sahip “tek rakiptir”. BAKS’ın analizinde belirttiği gibi Washington bunu üç şekilde yapıyor. İlk olarak, “yerel altyapıyı güçlendirmeye” çalıştığını söylüyor, kritik altyapı ve tedarik zincirlerini güvence altına almak için çalışıyor, siber güvenlik önlemlerini artırıyor ve ileri teknoloji endüstrileri alanında mümkün olan en büyük avantajı elde etmek için çabalıyor. Toplumsal dayanıklılık, çatışmanın tırmanması durumunda da önemlidir. BAKS’a göre Biden yönetimi, ekonomik ve sosyal tabanını güçlendirmenin yanı sıra güçlü bir “caydırıcılık” için çabalıyor. Üçüncü ve son olarak, eylemlerine “müttefikleri ve ortaklarını” da dahil etmeye çalışmak. (…)

ÇOK KUTUPLU DÜNYADA

Çin politikası konusundaki anlaşmazlığın halihazırda çözülüp çözülmediği belli değil. Baerbock’un liderliğinde Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin çevreleme stratejisiyle önemli ölçüde uyumluluk gösteren ve son derece çatışmacı pasajlar içeren gelecekteki bir Alman Çin stratejisi için bir taslak sunmuştu. Bir yandan Başbakan Scholz, Alman ekonomisinin temel çıkarlarını göz önünde bulunduruyor; otomotiv ve kimya endüstrileri gibi son derece önemli sektörler yapısal olarak Çin ile ticarete bağımlı. Öte yandan Scholz, yükselişi önlenemeyecek “çok kutuplu bir dünyanın” ortaya çıkmakta olduğuna inandığını söylüyor; bu sadece Çin’in güçlenmesiyle ilgili değil, aynı zamanda Hindistan, Endonezya, Vietnam, Güney Kore gibi devletlerin yanı sıra Afrika ve Latin Amerika’dan devletlerin de sürekli olarak nüfuz kazanmasıyla ilgili.

(Çeviren: Dış Haberler Servisi)

Close