Written by 16:00 POLITIKA

Farklı fikirlere tahammülsüzlük neyin ifadesi?

YÜCEL ÖZDEMİR

Almanya’da İsrail üzerinden farklı toplumsal kesimlere karşı gösterilen tahammülsüzlük, sindirme politikasına dönüştürüldü. Resmi devlet politikasını kabul etmeyenlere karşı fikir özgürlüğü ve demokratik haklar rafa kaldırılarak uyulacak kuralların hatırlatılmasına dönüştü. İslam ülkelerinden gelen göçmenlerden başlayarak İsrail’i eleştiren aydınlar ve aktivistlere kadar geniş bir yelpazeyi teşkil eden kesimlere yönelik kuşatmanın zirvesinde ise gençlik var.

Dünyada çapında değişim ivmesi son iki yılda epey hızlandı. Emperyalist-kapitalist devletler arasındaki çelişkiler, saflaşmalar ve devasa askeri harcamalar bütün hızıyla devam ediyor. Ekonomik çıkarlar, daha fazla pazar, hammadde ve enerji kaynaklarına sahip olma mücadelesi yakın gelecekte daha da sertleşecek gibi görünüyor.

Ukrayna savaşının başlamasından hemen sonra Avrupa’da egemen sınıflar, “Ukrayna’nın kendisini savunma hakkı” adına geniş kesimleri yedeklemeye başardılar. Almanya’dan başlayarak Avrupa solunun önemli bir bölümü de bu yedeklenenlerin parçası oldu. Rusya’daki otoriter rejime sıcak bakan aşırı sağcılar ise “ulusal çıkarlar” adına hareket ettikleri için kitlerin gözünde “savaş karşıtı” görülmeye başlandılar. Ne var ki aşırı sağcıların ve milliyetçilerin barış ve antimilitarizm diye bir dertlerinin olmadığı ortada.

Hamas’ın terör saldırısıyla birlikte Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde tıpkı Ukrayna’da olduğu gibi İsrail’e verilen sınırsız destek ve İsrail’i eleştiren herkesin neredeyse “antisemitist” ilan edildiği hava henüz tam olarak dağılmış değil. Ancak etkisinin uzun sürmeyeceği de görülüyor. Özellikle Almanya’da bilinen tarihsel nedenlerden ötürü, İsrail’i eleştiren geniş toplumsal kesimler yoğun bir ideolojik ve güvenlik kuşatması altında.

Bu temelde Bavyera eyaletinde polis sosyal medya hesaplarından “antisemitist paylaşımlar” yaptıkları gerekçesiyle 17 kişiye yönelik operasyon düzenledi. Birçok kentte Filistin ile dayanışma gösterileri yasaklandı. İsrail’e karşı Hamas terörünü mahkûm eden ancak Filistin halkına yapılanları kabul etmeyen aydınlar, sanatçılar ve siyasetçiler “antisemitist” yaftası yapıştırılarak, marjinalleştirilmeye çalışıldı, çalışılmaya da devam ediliyor.

21-22 Ekim’de Berlin’de düzenlenen İslam Konferansı’nda İçişleri Bakanı Nancy Faeser, davet ettiği İslami örgütlere Hamas ile aralarına mesafe koyma çağrısında bulundu. Açıkça Hamas’ı “terör örgütü” ilan etmeyen Diyanet İşleri Türk İslam Birliği’nin (DİTİB) içinde yer aldığı Almanya Müslümanları Merkez Konseyi farklı düşündüğü için toplantıya davet edilmedi. Müslüman inancından göçmenleri içe kapatma, Türkiye başta olmak üzere başka ülkelerin Almanya’daki uydusu oldukları için pek çok eleştiriyi hakkeden, buna rağmen devlet tarafından muhatap kabul edilen İslami örgütlerin Filistin konusunda farklı düşüncelere sahip olabileceği ise kategorik olarak reddedildi. Söz konusu örgütlerin ABD ve AB tarafından “terör örgütü” olarak ilan edilen Hamas ile bir bağlantılarının olmadığı biliniyor. Buna rağmen “araya mesafe koyma” çağrısı ya sa baskısı asıl olarak bu örgütleri de İsrail konusunda belirlenen devlet politikasının bir dayanağı haline getirme isteğinden başka bir şey değil.

GRETA ŞAHSINDA GENÇLİĞİ HİZAYA GETİRME KAMPANYASI

İsrail üzerinden İslam ülkelerinden gelen göçmenlerden başlayarak İsrail’i eleştiren aydınlar ve aktivistlere kadar geniş bir yelpazeyi teşkil eden toplumsal kesimlere yönelik kuşatmanın zirvesinde ise gençlik var. Bu nedenle küresel iklim değişikliğine karşı mücadelenin sembolü İsveçli genç aktivist Greta Thunberg de hedef haline getirildi.

Haftalık Der Spiegel dergisi (NR. 47 / 18.11.2023) Thunberg’in İsrail’e karşı Filistin’e verdiği desteğe tahammülsüzlüğü yaptığı kapakla gösterdi. “Bir idolün yanlış yolu” başlığıyla hazırlanan kapak yazısında uzun uzun bir zamanlar küresel ısınmaya karşı verdiği mücadele nedeniyle göklere çıkarılan Thunberg, bu sefer İsrail’i eleştirdiği için yerin dibine batırılıyor. Greta’nın bu konuda farklı düşünme hakkına sahip olduğuna saygı gösterilmiyor.

El birliğiyle idol haline getirdikleri 15 yaşındaki lise öğrencisi Thunberg artık 20 yaşında bilinçli bir aktivist. Bu nedenle küresel ısınmanın, savaşların, silahlanmanın içinde yaşadığımız toplumsal sistemle ilişkili olduğunun da farkında. Amsterdam’da düzenlenen mitingde sahnede konuşma yaparken, kendisine tepki gösteren kişiye mikrofonu vermemek için gösterdiği çaba da bunu gösteriyor.

Thunberg’in Filistin halkına verdiği açık desteğe tahammül edemeyenler şimdi onun üzerinden gençliği hizaya getirmeye çalışıyor. Bununla da kalmayarak son yıllarda ortaya çıkan en önemli toplumsal hareketlerden biri olan küresel iklim değişikliğine karşı Gelecek için Cumalar (FFF) hareketini bölmenin çabası içerisindeler. “Antisemitizm” sopasından çekinen Almanya’daki temsilciler hemen Thunberg’e mesafe koyduklarını açıkladılar.

Ancak bu dayatma kampanyasının ne kadar etkili olabileceği şüheli. Gençliğin büyük bir bölümü İsrail devletinin Filistin’deki katliamlarını gözü kapalı inanacak gibi değil. Aklı ve vicdanı olan herkes, neredeyse her anı sosyal medyada görülebilen savaşın korkunçluğu ve haksızlığını farkında.

Tıpkı Harvard’da olduğu gibi. Dünyanın en elit üniversitelerinden biri olan Harvard’da (ABD) gençliğin İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını kınamak için düzenlenen eylemler de dikkat çekici. Geçmişte 8 ABD başkanı çıkaran, 50 Nobel ödüllü bilim insanının çalıştığı Harvard, İsrail’e karşı “sol fikirlerin” merkezi haline geldiği ileri sürülüyor Der Spiegel tarafından.

GENİŞ KESİMLERİ SİNDİRME ÇABASI

Gelişmeler, pek çok ülkede İsrail ile dayanışma adına temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığını, “antisemitizm” üzerinde gençlik ve göçmenler başta olmak üzere geniş kesimlerin sindirilmeye çalışıldığını gösteriyor. Demokratik hakların ve düşünce özgürlüğünün rafa kaldırma girişimleri, aslında siyasi iktidarların, sertleşen ve daha da derinleşmesi muhtemel görünen siyasi çatışmalara hazırlık anlamına da geliyor. Bir başka deyişle iktidarların toplmesal muhalefeti kontrol altında tutma kaygısının da büyüdüğünü gösteriyor.

Bütün sindirme, hizaya çekme, ayar verme çabalarına rağmen dünyanın dört bir yanında yüzbinlerce insan İsrail devletini, Siyonizm’i eleştirirken antisemitizm yapmadan yaşanan haksızlığa ve zulme karşı çıkıyor. Çoğu zaman en karanlık dönemlerde yakılan küçük bir ışık büyük bir umuda dönüşebiliyor. Bu çağda egemen sınıfların en büyük korkularından birisinin gerçeklerin hızla yayılması olduğu anlaşılıyor. Ancak gerçeklerin tıpkı Gazze’de olduğu gibi inatçı olduğu, her şeye rağmen ortaya çıkma diye bir huyunun da olduğu açık. Çünkü, geniş kitleri devlet politikasına yedeklemek, sürekli suskun kalmalarını sağlamak ‚eşyanın  tabiatı‘ değil. (YH)

Close