Written by 08:00 ÇALIŞMA YAŞAMI

İşbirlikçilik had safhada!

IG Metall ve IG BCE sendikaları, işbirlikçilikte sınır tanımaz hale geldiler. Sendika yönetimleri, “İş sahalarını ve üretim merkezini koruma” adına tekellerin çıkarı için on binlerce işçiyi haftalardır alanlara taşıyor. İşçilerin yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi için adım atmaya üşenen sendika bürokratları, Alman sanayisinin geleceği için sendikaların tüm olanaklarını harekete geçiriyorlar. Alman silah sanayisinin geleceğinin tehdit altında olduğunu düşünen IG Metall bu alana yönelik taleplerini yineledi. IG Metall ve IG BCE sendikaları, amaçlarının sanayinin teknolojik dönüşümünü ve doğa açısından sürdürülebilir olmasını güvenceye almak olduğunu söylüyorlar.

UMUT YAŞAR

Berlin’de “Savaşlara Hayır” (“Nein zu Kriegen”) gösterisini görmezden gelen DGB, IG Metall ve IG BCE merkez yönetimleri* haftalardır Alman sanayisi için işçileri alanlara çıkarıyorlar. 2022 yılından bu yana değişik eylemler yapan söz konusu sendikalar ağustos ortasında altı değişik sermaye örgütüyle kurdukları “Köprü elektrik fiyatı için ittifak”la (“Allianz pro Brückenstrompreis”) Ekim ayından itibaren aktivitelerini artırdılar.

IG BCE: “30 BİN İŞÇİ BASKIYI ARTIRDI”

Hükümetin, 2022 Temmuz ayında, “yüksek fiyatlara karşı birlikte” (“Gemeinsam gegen die hohen Preise” bkz.: bundesregierung.de) sloganı altında sermaye örgütleri ve sendikalarla hayata geçirdiği “Uyumlu Eylem Planı” (“Konzertierte Aktion”) çalışmalarının en aktif üyesi haline gelen IG BCE Başkanı Michael Vassiliadis, her fırsatta sermaye yanlısı tutumunu ortaya koydu.

Kimya işkolu başta olmak üzere IG BCE sendikasının yetkili olduğu bütün işkollarında bir defalık ikramiyeler ve düşük ücret artışı sözleşmeleriyle reel ücretlerin artmasının önüne geçti. Bu yetmezmiş gibi diğer sendikalar üzerinde baskı oluşturmaya ve IG BCE’nin çizgisini izlemeye zorlayan Vassiliadis, bu konuda Ver.di Genel Başkanı Frank Werneke ile karşı karşıya gelmekten, basında atışmaktan da geri durmadı.

9 Mart 2023’de “enerji yoğunluklu yüksek sanayi kollarına destek” adı altında düzenlenen sermaye lehine eyleme IG BAU sendikası da katılmaya ikna olmuştu.

Hükümet koalisyonu içinde sanayi elektriği fiyatı konusunda gündemdeki ‘anlaşmazlıklar’ artınca IG BCE, diğer sendikaları beklemeden 21 Ekim günü eylemlere başlanacağını şöyle ilan etti: “Edindiğimiz bilgilere göre, köprü elektrik fiyatının koalisyonun gündemine bile alınmamış olması, siyasetçilerin konunun aciliyetini fark etmediklerini gösteriyor. Önümüzdeki birkaç hafta artık çok önemli. Kelimeler, kağıtlar ve genel ifadeler yeterince değiş tokuş edildi. Şimdi sıra çalışanları daha fazla harekete geçirmeye geldi.”

23 Ekim – 2 Kasım arasında 200 farklı işletmede 30 bin civarında işçinin katıldığı “uyarı grevi” tarzında eylemler düzenleyen IG BCE, “Hedefimiz açık: Hükümetin geçici olarak elektrik fiyatlarına 2030 yılına kadar tavan fiyatı uygulamasını istiyoruz” (tüm bilgiler için bkz.: igbce.de/) demişti.

IG METALL: “GÜVENLİĞİMİZ İÇİN HEP BİRLİKTE”

Kimya sendikası “enerji fiyatlarına” kilitlenmiş görünüyorken Almanya’nın en büyük endüstri sendikası IG Metall’in “kilit noktaları” biraz daha fazla. Hükümetin enerji politikalarıyla ilgili hiç boş durmayan, alınan kararları değerlendirip taleplerini ileri süren IG Metall Kasım ayının ilk iki haftasını asıl olarak savaş sanayisine ayırdı. “Güvenliğimiz için hep birlikte” (“Gemeinsam für unsere Sicherheit”)** sloganı altında savaş sanayisinin çıkarlarının yeterince gözetilmediği için işçileri “uyarı grevi” tarzı eylemlerle alanlara çıkardı.

Sendikanın İkinci Başkanı Jürgen Kerner, 16 Kasım günü yaptığı açıklamada, “Durum oldukça gergin: Alman hükümeti şu anda Amerikan üreticilerinden Federal Ordu (“Bundeswehr”) için giderek artan sayıda uçak ve helikopter satın alıyor. Ancak bu araçlar için parçalarının Alman tesislerinde üretilmesi ya da satın alınan uçak ve helikopterlerin bakımının veya daha da geliştirilmesinin yerli şirketlerde yapılması şart koşulmuyor. Durum böyle olduğu için sektör çalışanları işlerinden giderek daha fazla endişe duyuyor” dedi.

KERNER: “BİZ ABD’YE KARŞI DEĞİLİZ… AMA”

“Güvenliğimiz için hep birlikte” sloganı altında Almanya’nın 20 farklı silah üretim merkezinde 12 bin 500 işçinin katıldığı eylemler yapıldığını bildiren Kerner, “IG Metall, Alman hükümetinin gereksiz yere Alman askeri havacılık endüstrisinin geleceğini tehlikeye attığına ve ABD’ye olan bağımlılığını arttırdığına inanmaktadır” dedi.

Federal hükümetin şu ana kadar “Lockheed Martin” tarafından üretilen F35 uçaklarından 35 adet sipariş ettiğini ve bunlara ek olarak ağır nakliye helikopterleri ve P8*** deniz devriye uçaklarının da bunlara ekleneceğini belirten Kerner, “ABD şirketlerinden alım yapmak Almanya’daki askeri havacılık endüstrisi için bir tokattır. Hükümet orta vadede binlerce yüksek nitelikli işin kaybına neden oluyor. Almanya askeri uçak yapımından vazgeçerse, bu sivil uçak yapımını da büyük ölçüde zayıflatacaktır. Bu tutum teknoloji gelişimi ve bugün 100 binden fazla yüksek nitelikli çalışan için büyük ölçüde olumsuz sonuçlar doğuracak” dedi.

“IG Metall ABD’yi çok net bir ortak olarak görüyor, bu nedenle Avrupa’yı Amerika’ya karşı oynamamız söz konusu olamaz. Ancak özellikle müttefiklerimizle ilişkilerimizde, kilit endüstrilerin yok olmasına yol açacak adımlar yerine kendi kıtamızda üretmenin ve satın almanın daha iyi olup olmadığını sormak zorundayız” dedi.

Kerner bu açıklamasıyla sadece ABD’ye karşı bir tutum almakla kalmıyor aynı zamanda Almanya’nın AB içindeki rolüne de dikkat çekiyor. Örneğin açıklamada dikkat çekilen “Tiger” tipi savaş helikopterinin geliştirilmesi ve üretimi konusunda Fransa-İspanya 2022’de anlaştılar ve “benzeri ortak projeleri birlikte sürdürme” kararı aldılar. Her iki ülke, Almanya’ya “karar vermesi” için çağrı da yapmıştı.  Nitekim “benzeri ortak projeler” arasında “Eurofighters” tipi savaş uçağı da bulunuyor.

BÜYÜK SENDİKALAR – BÜYÜK HEDEFLER?

Her ne kadar IG Metall’in İkinci Başkanı Kerner, ABD’den “dost” ve “müttefik” olarak söz etse de meseleye Almanya’nın uzun vadeli emperyalist hedefleri – çıkarları açısından bakıyor, ülke ve AB silah sanayisinin ona göre şekillenmesinin gerekliliğini ortaya koyuyor.

Almanya’nın önde gelen sendikacılarının bu tutumu özellikle Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasından sonra ortaya koymaları da dikkat çekici. Almanya’nın uluslararası baskılara boyun eğmemesi, savaşa rağmen Rusya’dan gaz almaya devam etmesi yönünde açıklamaları sendikaları takip eden herkesin hala aklındadır; sendika genel merkez yöneticilerinin ilk söyledikleri, “Eğer Almanya, Rusya’dan gaz almazsa uluslararası alanda rekabet gücünü kaybedecek ve geriye düşecek” olmuştu. Ardından da, “enerji yoğunluklu sanayi ülkeyi terk etmek zorunda kalacak; iş sahaları ve teknoloji başka ülkelere ihraç edilecek” ve “teknolojik ve iklimsel dönüşüm için ucuz enerji şart” sloganları ileri sürüldü.

Bu sloganlar etrafında sanayi elektriğinin 2030 yılına kadar “geçici” olarak 5 cente düşürülmesini talep eden IG Metall ve IG BCE, bu mücadelelerinde sınır tanımıyorlar! Savaşın başlaması ve ucuz enerji kaynağının kurumasından sonra, “savaşın etkileri ve enerji darboğazının boyutları anlaşılıncaya kadar” TİS’leri erteleme (IG BCE) kararı alan, “savaşın ve enflasyonun etkilerini TİS talepleriyle telafi edemeyiz” (IG Metall) diyerek işçilerin, reel ücretlerin kalıcı olarak yükseltilmesi yönündeki beklenti ve taleplerini elinin tersiyle bir kenara iten sendika yönetimleri, sermayeye ucuz enerji için hükümete çok yönlü baskı yapmaktan geri durmuyorlar: Sermaye temsilcileri ile kurulan ittifak aracılığıyla kamuoyu üzerinden hükümet üzerinde baskı oluşturmak, sendikaların genel kurullarında işsizliğin artacağı demagojisiyle delegeleri etkileyerek işçilerin çıkarının sermayenin çıkarlarıyla ortak olduğu (“gerçekten hepimiz aynı gemideyiz”) yanılsamasını güçlendirip ve iş saatlerinde grev yaparak hükümet üzerindeki baskıyı artırmak.

Bunun için IG BCE ve IG Metall, 24 Kasım günü Almanya’nın neredeyse bütün eyaletlerinde seçilmiş fabrikalardan işçileri “eyleme” çağırdılar. 2 bin civarında işçi Federal Maliye Bakanlığı önünde toplanırken 10 bin civarında çelik ve kimya işçisi Duisburg’da toplandılar. Sendikaların verdikleri bilgiye göre Almanya çapında sermaye lehine eylemlere 20 bin işçi seferber edildi!

Yapılan tüm konuşmalarda, “temel sanayi dalları başka ülkelere giderse bu domino etkisi yaratacak ve bütün sanayi dallarını etkileyecek” görüşü üzerinden felaket senaryoları çizildi ve “geleceğimiz için mücadele etmeyi sürdüreceğiz” denildi. Karşılığında ise işçi ve emekçilere, “amacımız sadece eski endüstrileri korumak değil, üretimde dönüşümü sağlamaktır. Böylece geleceğin istihdam alanları da burada, Almanya’da yaratılmış olacak” diye “pespembe bir gelecek” vaadinde bulunuldu.

IG BCE ve IG Metall yönetimlerinin izledikleri çizginin, “sıradan” bir sınıf işbirlikçiliği çizgisi olmadığını görmek gerekiyor. Sendika merkezleri, sermaye örgütleriyle birlikte oluşturdukları uzun vadeli ajandayı hayata geçirmeye çalışıyorlar. Bu ajanda bir tarafta Almanya işçi sınıfını, Alman emperyalizminin kısa ve uzun vadeli çıkarlarına yedeklemeyi içerirken diğer tarafta devlete, tüm sermayenin çıkarlarını koruma ve geliştirme yükümlülüğünü (“kolektif kapitalist”) hatırlatmayı da içeriyor – gerektiğinde bugün olduğu gibi uyarı grevi tarzında eylem ve etkinliklerle.

Sendika aristokrasisinin bu denli sermaye yanlısı bir çizgi izleyebilmesi ancak sınıftan yana mücadeleci güçlerin bugünkü zayıflığı ve örgütsüzlüğü ile açıklanabilir – aristokrasinin güçlü olmasıyla değil! Sendikal aristokrasi, “Almanya bir dönüşümün içindedir – bunu birlikte gerçekleştirelim” sloganıyla işçi sınıfını sermayenin çıkarlarına yedeklemeye çalışıyor. Almanya’nın bir dönüşüm içinde olduğu doğru, ama bu dönüşümün hangi tarafa doğru olacağı henüz kesinleşmiş değil. Dönüşümü sınıfın lehine gerçekleştirmek imkânsız bir çaba değildir. Son dönem değişik bölgelerde ve işkollarında -henüz çok cılız olsa da- işçi sınıfından yana sendikacılar, ileri işçi ve temsilciler arasında bir kımıldanış görülüyor. Bu çabaları artırarak, her fırsatta ileriye doğru bir adım atarak dönüşümü sınıfın lehine gerçekleştirebiliriz.

Önümüzdeki yıl metal sendikası içinde örgüt seçimleri başlıyor. 1 Ocak – 30 Haziran arası fabrikalarda sendika temsilcileri seçimiyle başlayan süreçte fabrika delegeleri yanında bütün sendikal yönetimler, gençlik kolları, TİS komisyonları seçilecek. IG Metall’deki bu süreci metal alanındaki zayıflığa ve örgütsüzlüğe karşı bir adım olarak değerlendirelim.

* Berlin’de yapılan “Savaşlara Hayır” (“Nein zu Kriegen”) gösterisine sadece IG BCE ve IG Metall değil, hiçbir sendika çağrı yapmadı.

** Bkz.: www.igmetall.de/politik-und-gesellschaft/wirtschaftspolitik/industriepolitik/gemeinsam-fuer-unsere-sicherheit

*** Boeing uçak tekeli tarafından üretilen “P-8 Poseidon” tipi deniz devriye uçağı “Boing 737” modeli yolcu uçağının geliştirilmiş ve dönüştürülmüş halidir.

Close