20 Aralık’ta saat 19.04’te Magdeburg’daki Noel pazarına Suudi Arabistan’den gelerek Almanya’da iltica başvurusunda bulunan Taleb Al Abdulmohsen tarafından düzenlenen arabalı saldırı beş insanın hayatına mal olurken, 200’e yakın insanın da yaralanmasına neden oldu. Saldırganın geldiği ülke, saldırı biçimi, yapıldığı yer ve zamanlamasına bakıldığında ilk etapta bunun da daha öncekilerde olduğu gibi radikal dinci terör saldırısı olabileceğini akıllara getirdi. Zira bütün parametreler buna uygun görünüyordu.
Ancak saatler sonra saldırgan Taleb Al Abdulmohsen hakkında ortaya çıkan bilgiler yapılanın bugüne kadar gerçekleşen İslamcı terör saldırılarından farklı olduğunu gösterdi. 2016’de Suudi Arabistan’dan gelerek rejim karşıtı muhalif olarak iltica başvurusunda bulunan İslam karşıtı psikoloji doktoru Taleb Al Abdulmohsen, bir süre aralarında MDR, Der Spiegel ve Frankfurter Allgemeine’nin de olduğu medya organları tarafından el üstünde tutulmuş. Söyleşiler yapılıp yayınlanmış.
İslam düşmanlığı adına ne söylenmesi gerekiyorsa onu söyleyen Suudi Arabistan rejimi karşıtı bu şahıs, bu konuda aşırı sağcıların, ırkçıların bütün argümanlarını kullanmış. Hal böyle olunda aşırı sağcı, ırkçı bir Almana söyletilmek istenen her şey bu kez “eski” bir Müslüman tarafından dile getirilmiş. Bu yaklaşımı Suudi Arabistan’dan gelen diğer muhalifler arasında pek hoş karşılanmamış.
İSLAMCI MI, CİNNET Mİ, AŞIRI SAĞCI MI?
Sosyal medya hesaplarında açıktan Almanya için Alternatif (AfD) partisine sempati duyduğunu, Almanya’nın İslamcılara çok fazla hoşgörülü davrandığını söyleyerek aşırı sağcı, komplo teorileri ortaya atan Taleb Al Abdulmohsen’in kendisini gizlemeyi başaran “radikal İslamcı” olduğu tezi dahi bazı “terör uzmanları” tarafından öne sürüldü. Saldırıyla İslam arasında bir bağlantı kurmak isteyenler bir süre bunda ısrar ettiler. Aşırı sağcı, ırkçı parti ise saldırganın kendisine sempati duymasını, İslam düşmanı kimliğini göstermemeye çalıştı. Asıl olarak mülteci kimliğiyle ilgilendi. Bu nedenle terör saldırısıyla İslam ülkelerinden gelen mülteciler arasında bir bağlantı kuruldu. Olaydan sonra AfD tarafından Magdeburg’da düzenlenen mitingde bu nedenle “mülteciler dışarı” görüşü öne çıkarıldı. Halbuki, saldırganın davranışlarını asıl olarak belirleyen İslam düşmanlığı ve Alman güvenlik birimlerinin kendisine yaptığını düşündüğü haksızlık ve ayrımcılıktı.
Saldırıyı gerçekleştirdiği arabada sonradan bulunan vasiyetinde yazdıkları, aslında ortada uzun zamandan beri planlanmış bir saldırının olduğuna işaret ediyor. Olay sonrasında öleceğinden yola çıkarak bütün mal varlığını Deutsches Rote Kreuz’a bağışlayan Taleb Al Abdulmohsen’in gizli bir “radikal dinci” olmadığı böylece de kesinleşmiş oldu. Bu durumda geriye yaşadıklarından ötürü cinnet geçiren, deprasyona giren, aşırı sağcı, İslam düşmanı görüşlere sahip bir kişilik kalıyor. Ki bu durumda olan insanların geldiği ülkenin pek bir önemi yok. Her toplumda var olan bu türden kişilerin yaptığı saldırıları genelleyerek faturayı göçmenlere, Müslümanlara, mültecilere çıkarmak tamamen kötü niyetten ibaret.
GÜVENLİK BİRİMLERİ TARAFINDA BİLİNİYORDU
En önemlisi ise saldırıyı uzun zamandan beri planlaması. 2024’ün kendisi için “ölüm yılı” olduğunu hem vasiyetinde hem de sosyal medyaya paylaştığı mesajlarda ifade etmiş. Keza yaydığı görüşler, eylem ve davranışlarıyla güvenlik güçleri tarafından da tanınan, bilinen bir şahsiyet.
Suudi Arabistan istihbaratı tarafından saldırganla ilgili daha önce Almanya’ya bilgi verildiğini Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser de kabul etti. Ancak uyarının hangi güvenlik birimine gittiği, neden önlem alınmadığı konusunda bir bilgi vermedi.
MDR televizyonu tarafından yayınlanan bir belgede ise Magdeburg emniyetinin Taleb Al Abdulmohsen’dan haberdar olduğu halde bir önlem alınmadığı ortaya konuldu. 21 Ağustos 2023’te Köln Savcılığı’na bir tehdit e-maili gönderen Taleb Al Abdulmohsen, “Önümüzdeki birkaç gün içinde adaletin yeniden tesis edilmesi için olacaklar konusunda vicdan azabı duymuyoruz” diye yazdı. Mektupta Almanya’daki hakim ve savcıların rüşvet bataklığı içinde olduğu ileri sürülüyor. Bu yazıyı alan savcılık Magdeburg polisine başvurarak ifadesine başvurulmasını istiyor. Yazılanları bir mektupla Taleb Al Abdulmohsen’ya bildiren ve yazdıklarının cezai müeyyidesinin olduğunu belirten makamlar, daha sonra bunu “somut olmayan bir tehdit” olarak değerlendiriyor. Taleb Al Abdulmohsen’in Köln Savcılığına gönderdiği tehdit mektubu üzerine polis tarafından gönderilen yazıya nasıl bir yanıt verdiği ise bilinmiyor.
HÜKÜMET DE FIRSAT PEŞİNDE
Birçok terör saldırısından sonra demokratik hakları kısıtlama konusunda adımlar atan Federal Hükümet, bu sefer de boş durmayacak gibi. Federal İçişleri Bakanı Faeser güvenlik yasalarında en kısa sürede yeni sertleştirmelere gideceklerini söyledi. Der Spiegel dergisine konuşan Faeser, Polis Yasası’nda yeni bir sertleştirmenin planlandığını söylerken, ayrıntıları konusunda bilgi vermedi. Ayrıca yabancılar için “biometrik takip” sisteminin gelebileceğini söyledi. Güvenlik makamlarının daha fazla yetkiye ve personele ihtiyacı olduğunu da söyleyen Faeser, bütün partileri yeni sertleştirmeler konusunda işbirliğine davet etti. (YH)