Written by 13:05 HABERLER

Münih Konferansı: Savaş barometresi

YÜCEL ÖZDEMİR

1963’ten beri her yıl şubat ayının ikinci haftasında, Almanya’nın finansmanıyla toplanan Münih Güvenlik Konferansı, “güvenlik”, “silahlanma” ve “savaş” konularıyla ilgilenen siyasetçilerin, tekellerin, sözde düşünce kuruluşlarının (think-tank) bir araya geldiği en önemli uluslararası platformlardan birisi. Her ne kadar adı “Güvenlik Konferansı” olsa da, bu toplantıda daha çok tarafların birbirine güvensizlikleri konuşuluyor. Uzlaşabilenler yeni savaş planlarını bu konferansta gözden geçirme, karşı karşıya olanlar ise kapalı kapılar arkasında ya da basın üzerinden söylediklerini bu kez yüz yüze söyleme fırsatı bulurlar.

Konferansın yapıldığı “Bayerische Hof” Otelinin dışında ise hep protestolar vardır. Savaşa ve silahlanmaya karşı konuşmaların yapıldığı, pankart ve dövizlerin açıldığı miting ve yürüyüşlerde, savaş baronlarının Münih’te daha fazla savaşlar çıkarmak, silah satmak için planlar yaptığı dile getiriliyor. Bu yıl 4 binden fazla savaş karşıtı protesto gösterisine katıldı.

Konferans, dönemsel olarak emperyalist devletler arasındaki çıkar çatışmalarının dozajını ölçme bakımından adeta barometre özelliği taşıyor. Bu nedenle basına yansıyanlardan çok otel lobisinde konuşulanlar, görünmeyen temaslar daha fazla bir önem taşıyor. Konferans Müdürü Wolfgang Ischinger’in ana toplantıları “Buz dağının görünen kısmı” olarak tanımlaması boşuna değil.

Özellikle ABD ile Rusya, İran ile İsrail arasındaki gerilimin seyri her yıl olduğu gibi bu yıl da konferansa damgasını vurdu. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, İran’a ait olduğunu ifade ettiği insansız savaş uçağının parçasını havaya kaldırarak, dünyanın diğer ülkelerini İran’a karşı harekete geçmeye çağırdı. Bu aynı zamanda Suriye’deki İran varlığına duyulan rahatsızlığın özetiydi. Öyle anlaşılıyor ki, önümüzdeki dönem Suriye’deki İran varlığı hem İsrail hem de ABD tarafından daha sıkça dile getirilecek ve bunun sonlandırılması için Rusya üzerinde baskı kurulacak.

Bugünkü emperyalist cepheleşmede açıktan karşı karşıya görünen iki önemli güç Rusya ile ABD arasındaki gerilim pek çok platformda olduğu gibi Münih Güvenlik Konferansında da devam etti. Eskiden sorunları diyalog yoluyla çözmeye yapılan vurgunun yerine bu kez karşılıklı suçlamalar daha ağır bastı.

Der Spiegel Yazarı Mattias Gebauer, ortamı ve ilişkileri şu şekilde aktarıyor: “Gerçekten de Münih’te olanlar krizin ne kadar derin olduğunu açık olarak gösterdi. Bir düzine devlet başkanı, dışişleri ve savunma bakanı yan yana oturduğu halde birbiriyle konuşmadı. Çözüm bulma yerine birbirlerini suçladılar” (22.02.2018, Spiegel Online)

ABD Savunma Bakanı James Mattis konferansa katıldığı halde dikkate değer bir şeyler söylemezken, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un önceki döneme göre daha atak ve suçlayıcı bir üslup içinde olduğu, Junge Welt gazetesi tarafından çevrilen konuşmasından anlaşılıyor. Lavrov şöyle diyor: “Batı, Rusya’nın etkisinin arttığından söz ederken, bunu genellikle olumsuz anlamda kullanıyor. Bu anlayış, konferans için hazırlanan raporda da söz konusu. Sizlere hatırlatmak isterim ki, bizim ülkemiz eskiye göre zayıfladı ve tarihsel bir süreçten geçti. Ama her tarafta ‘güçlü Rusya’ya ilginin yüksek olduğunu gördük. Aynı süreçte bu ülkeler bizim çıkarlarımıza dokunmayacağına söz verdi. AB’nin “Doğru Ortaklığı Projesi” kapsamında bu yönde sözler verildi, ama yerine getirilmedi. (Benzer bir durumun NATO için de olduğunu önceden ifade ettikten sonra) Bütün bunlar çok tehlikeli.” (Junge Welt, 20.02.2018)

Lavrov’un söyledikleri ve tavrı, Rusya’dan Batı bloku karşında savunmadan çıkıp saldırıya geçtiği ve verilen sözlerin durulmadığı üzerine kuruluydu. Batı cephesi ise çıkıp bütün bunları neden yaptığını açık ifade etme niyetinde değil. Bu nedenle, politik olarak Batı’nın diplomatik düzlemde savunmada, sahada ise saldırgan olduğu, Doğu Avrupa’ya yapılan askeri yığınaklar ve etki alanındaki ülkeleri ele geçirme planlarından anlaşılıyor.

Asıl çatışma ve gerilimin ABD ile Rusya arasında cereyan ettiği günümüz dünyasında, AB’nin ayrı bir güç olarak sahneye çıkmak için konferansla yapmak istediği açılım ise gölgede kaldı. Almanya-Fransa’nın mevcut koşullarda, emperyalist paylaşımda ciddi bir aktör olma ihtimali oldukça zayıf…

Üç gün boyunca 30 konferansın, 1000 ikili görüşmenin yapıldığı konferansın sunucunu Ischinger şu şekilde özetliyor: “Dünya tehlikeli bir şekilde yeni askeri çatışmaların başlangıç noktasına yaklaşıyor.” (Spiegel Online)

Çatışmaların “Başlangıç noktası/Startpunkt”nı Suriye’de savaşta çoktan geçildiğini gösteriyor. Buna rağmen olanlar dünyanın halini ortaya koyuyor. Emperyalist devletlerin derdinin daha fazla savaş, silahlanma ve çatışma olduğu Münih’te bir kez daha görünmüştür. Çare, her yerde savaşa, silahlanmaya ve militarizme karşı mücadeleyi yükseltmekte. Emperyalistler ve onların bölgesel vekilleri yeni savaşlar çıkarmadan insanlığın harekete geçmesinin zamanıdır.

Close