NSU 2.0 adıyla 30’dan fazla aydına, sanatçıya ve NSU davası müdahil avukatına gönderilen tehdit mektuplarının Berlin’de yaşayan Alexander M. adındaki 53 yaşındaki bir işsizin gönderdiği polis tarafından kamuoyuna açıklandı. Aşırı sağcı görüşlere sahip, dosyası kabarık M.’nin polis karakollarından özel bilgleri nasıl aldığı konusundaysa “sahte polisi oynadığı” biçiminde açıklanıyor! Olayla ilgili daha önce görevden alınan aşırı sağcı polislerin ise tehditlerle ilgilisi olmadığı da öne sürülüyor.
Almanya’da 9 göçmen ve bir Alman polisi katleden NSU terör örgütünün davasının 11 Temmuz 2018’de Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde tamamlanmasından yaklaşık üç hafta sona müdahil avukatlara gönderilen tehditlerle ortaya çıkan NSU 2.0’ın bütün sorumluluğu Berlin’de gözaltına alınan 53 yaşındaki Alexander M.’ye havale edildi.
Ağustos 2018’den bu yana en az 30 tanınmış siyasetçiye, aydına, NSU müdahil avukatına gönderilen tehdit mektuplarının bir kişiye havale edilmesi, tıpkı NSU cinayetlerinde olduğu gibi pek çok sorunun üzerinin örtülmek istendiğini gösteriyor. Zira, 2000-2007 yılları arasında işlenen NSU cinayetlerinde istihbarat ve polisin rolü açığa çıkarılmadan, sadece üç kişiden ibaret bir örgüt tarafından cinayetlerin planlanıp hayata geçirildiği ileri sürülmüştü. Beş yıl devam eden davada da sürekli bu üçlü tezi öne çıkarıldı.
Şimidi de, NSU 2.0 tarafından gönderilen tehdit mektuplarının bir kişi tarafından yazılıp gönderildiği tezi basına servis edilerek, bulunan bir işsizin bütün tehditlerin arkasında olduğu ileri sürülüyor. Ancak başta NSU kurbanı avukatlarından Seda Başay-Yıldız olmak üzere bir çok kişinin özel ev adresleri ve bilgilerinin polis karakolundan elde edildiği saptanmış ve sorumluluğu sabitlenen polisler görevden el çektirilmişti. Ve şimdi bu polisleri tehdit mektuplarıyla ilgili olmadığı ileri sürülerek bir aklama kampanyası başlatıldı. Buna dayanak olacak delillerin ise Alexander M.’nin Hessen Eyalet Kriminal Dairesi tarafından el konulan bilgisayarında olduğu ileri sürülüyor.
Bununla yetinmeyen polis bir de “sahte polise karşı uyarı kampanyası” başlattı. Birçok kişinin kendisini polis olarak tanıtarak diğer polislerden telefonla belli kişiler hakkında bilgi talep ettiğimi ileri süren polis, Alexander M.’nin de bunlardan biri olduğunu ima ediyor. Bununla, karakolda gerçek polisler tarafından “sahte polisler”in isteği üzerine belli bilgileri elde ederek ilettiği söylenmek isteniyor.
BİLGİLER KARAKOLLARDAN ALINDI
Bu tezin elbette hiç bir tutar yanı yok. En sıradan bir daire tarafından bile “Bilgi Koruma Yasası” kapsamında başkalarıyla bilgilerin paylaşılmayacağı bilinmesine rağmen, polislerin tanımadıkları “sahte polislere” bilgi verdiği hiç de inandırıcı değil. Keza Mart 2019’da tehdit edilen kaberatist İdil Baydar’ın özel bilgilerine de 4 Mart 2019’da Wiesbaden’deki 4. Karakol’dan girilerek ulaşılmıştı. Bir gün sonra da Berlin-Spandau’daki polis karakolundan Baydar’ın bilgilerine ulaşıldığı tespit edilmişti.
Keza şimdi Sol Parti Eşbaşkanı olan Janine Wissler’e ait bilgilere de 10 Şubat 2020’de Wiesbaden’deki 3. Karakol’dan ulaşılmıştı. Dört gün sonra da kendisine tehdit mektubu gelmişti. NSU’nun ilk kurbanı Enver Şimşek’in ailesinin avukatı olan Seda Başay-Yıldız’ın özel bilgilerine ise Frankfurt’taki Zeil karakolundan ulaşıldığı ortya çıkmıştı.
Bütün bunlar bilinmesine rağmen, dışarıdan telefonla arayan “sahte polisin” karakoldaki arkadaşına şifresini söyleyerek bilgilere ulaştığı tezi piyasaya sürülerek, bilgileri veren polisler masum gösterilmeye çalışılıyor.
ASIL SORU, NEONAZİ ZANLI HASSAS VERİLERİ NASIL ELDE ETTİ?
Sol Parti Hessen milletvekili Hermann Schaus sosyal medya hesabında, polis bilgisayarlarından gelen verilerin iki buçuk yıl içinde gönderilen ölüm tehdidi içeren mektuplarla bağlantılı olarak defalarca kullanılmasına dikkat çekerek, “53 yaşındaki bir neonazi, Berlin’de olası bir fail olarak tutuklandı. Şüphe doğrulanırsa, eylemlerin ve arka planlarının netleştirilmesi nihayet mümkün olacaktır. Burada asıl soru, failin tehdit mektuplarında defalarca kullandığı kişisel ve hassas verileri nasıl ele geçirdiğidir. Bu konuda çeşitli teoriler var, örneğin polisle doğrudan bağlantılar veya sözde ‚Darknet‘ yoluyla irtibatta olduğu. Zanlının İdil Baydar’ın Berlin ve Wiesbaden’deki polis verilerini pek çok kez çağırması ve Seda Başay-Yıldız’ın yeni engellenen adresine nasıl ulaştığı sorusu acilen açıklığa kavuşturulmalıdır. İçişleri bakanının soruşturmanın ilerleyişi hakkında mümkün olan en kısa sürede bilgi vermesini bekliyoruz” dedi. (YH)