Written by 12:46 HABERLER, NSU DAVASI

NSU DAVASI: Her ne pahasına ‘üçlü’ tezi

Münih Eyalet Yüksek Mahkemesi’nde devam eden NSU Davası’nda delil toplama süreci tamamlandı ve Federal Savcılık’ın mütalaası okundu. Davaya kurban yakınları adına müdahil olarak katılan avukatlar mütalaanın tamamlanmasından sonra ortak bir açıklamayla, 8’i Türkiye’den biri Yunanistan’dan olmak üzere 9 göçmeni ve bir Alman polisini öldüren ırkçı terör örgütünde üçlü ile bağlantılı başka hiç kimsenin olmadığı yönündeki görüşü eleştirdiler. Avukatların ortak açıklamasını okuyucularımızın ilgisine sunuyoruz.

Federal Savcılık mütalaasıyla NSU davasını yorumlama imtiyazını geri kazanmaya çalıştı. Ancak doğru olmadığı uzun zaman önce kanıtlanmış „üçlü“ tezini ayrıntılı şekilde açıklamakla kalmayıp aynı zamanda kendi görüşünü paylaşmayan ve aralarında Federal Meclis Araştırma Komisyonu temsilcilerinin, gazetecilerin ve müdahil avukatların da bulunduğu kişilere iftirada bulundu. Dr. Heribert Diemer, onlar gibi NSU’nun tamamen izole bir „üçlü“den fazlası olduğunu düşünenleri “yanıltıcı” ve ilgili ifadeleri ise “sinek vızıltısı” olarak tanımladı.

Başsavcı Greger, kimi müdahil avukatların müvekkillerine olay yerlerinde “yardım eden sağcıların” mevcut olduğuna dair “söz verdiklerini” öne sürecek kadar ileri gitti. İddia ettiğine göre ne Federal Kriminal Dairesinin soruşturmaları ne araştırma komisyonları ne de 374 duruşmada buna yönelik bir ipucunu ortaya çıkarmıştı.

Bu asılsız iddia kimi avukatların görevlerini kötüye kullandıklarını varsayıyor, müvekkillerin kendi muhakeme güçlerini inkar ediyor ve kamuoyunu yanıltıyor. Bu saldırılar aynı zamanda Federal Savcılığın gösterdiği delillerdeki zayıflığın da bir ifadesi.

Federal Savcılığın elinde kalan tek şey iddialarda bulunmak:

  • Federal Savcılık ve Federal Kriminal Dairesinin özellikle olay yerlerindeki diğer destekçileri ortaya çıkarmak için ellerinden gelen her şeyi yapmadığı, sadece müdahil davacıların görüşü değil. Meclisin İkinci Araştırma Komisyonu’nun da açık bir şekilde ifade etmiş olduğu üzere bu konuda hemfikir. NSU davasını aydınlatma çalışmaları yetersiz soruşturmalara dayanarak yürütülmüştür ve bunlardan NSU’nun olay yerlerinde destekçilerinin olmadığı sonucu çıkmamıştır. Aksine Federal Savcılığın böylesi şüphelileri gereken yoğunlukta bir çabayla aramadığı kesinlik kazanmıştır.

  • Federal Savcılık bu nedenle görüşünü -soruşturmaların olay yerlerinde destekçilerin bulunmadığını gösterdiğini öne sürüyor- şu ana kadar kanıtlayamadı. Aksine soruşturma içeriklerinin -eğer bu yönde soruşturmalar mevcutsa- bilinmemesi için her şeyi yaptı. Müdahil avukatların bu soruşturmaların dosyalarını görebilmek için verdikleri dilekçeler sürekli reddedildi.

  • Münih Eyalet Yüksek Mahkemesindeki esas duruşmadaki vakalardan hiç birinde olay yerlerindeki olası destekçiler veya bilinmeyen başka destekçilerle ilgili delil toplanmadı. Federal Savcılık aksine müdahil avukatların olay yerlerindeki destekçilere yönelik somut ipuçlarının aydınlatılması için verdikleri dilekçe ve sordukları soruları, bunların dava açısından önem taşımadığı gerekçesiyle sürekli reddetti.

  • Araştırma komisyonlarının NSU’nun olası diğer destekçileri veya üyelerini soruşturmak için kendi soruşturma yetkisi ve etkili imkanları yoktu.

  • Federal Savcılık da kendi soruşturmalarında açıkça eksiklikler görüyor. Başsavcı Greger mütalaasında örneğin NSU’da bulunan 20 silahtan sadece üçünün kökeninin araştırılmış olduğunu itiraf etti.

Böylelikle NSU’nun olay yerlerini gizlice gözetlerken yardım almadığı, Federal Savcılığın kanıtlanmamış bir iddiası olmaktan öteye gitmiyor. Bu mantığa göre en az 17 başka silah, patlayıcı ve cephane hiçbir bilgisi olmayan kişilerden gelmiş olmalıydı. „Döner-Killer“ (Döner Katili) isimli şarkı NSU’nun ilgisi olmadan ortaya çıkmış ve sağcı dergilere yollanan ve “NSU mektubu” denen mektubu alıcılarından hiçbiri anlamamış olmalıydı vs.

Federal Savcılığın aksini gösteren çok sayıdaki ipucu ve cevaplanmamış sorulara rağmen izole „üçlü“ tezine çaresizce bağlı kalması temelde iki merkezi motifle açıklanabilir:

Bilinçli destekçi ağı ne kadar büyükse devlet makamlarının NSU çevresindeki çok sayıdaki muhbir aracılığıyla bu ağın varlığı ve eylemlerinden haberdar olma olasılığı da o kadar büyük. İzole “üçlü” tezi ayrıca Almanya’daki militan Nazi yapılarının boyutunu da gizliyor. Emniyet makamları böylece NSU’nun 13 yıllık varoluşuna imkan veren davranış şemasını tekrarlıyor.

GERÇEKLER SAPTIRILIYOR

Dr. Diemer’in, izole “üçlü” tezini sorgulamanın NSU terörünün mağdurlarını, ölenlerin yakınlarını ve kamuoyunu tedirgin edeceği yönündeki tezi gerçekleri saptırıyor. Cinayet ve bombalı saldırı kurbanlarının ailelerinin tedirginliği gerçekten de büyük, ama bunun sebebi Neonazi yapılarının boyutu, devletin bildikleri ve kendi güvenlikleriyle ilgili halen belirsizlikler olması. Tam da bu konu Federal Savcılığın sorumluluğu altındadır.

Kamuoyunu müdahil avukatların mütalaalarını bizzat dinlemeye, olanları kendi gözleriyle görmeye çağırıyoruz. Bu mütalaada Federal Savcılığın yaptığının aksine NSU’nun organize bir sağ camianın içerisine ideolojik ve yapısal yerleşimi, devletin ortak kusuru, işlenen suçların mağdurlar üzerindeki etkileri ve senelerden bu yana süregelen yapısal ırkçı soruşturmalar söz konusu edilecek. Müdahil avukatların mütalaasında NSU tarafından öldürülen kişilerden altısının dava sürecinde tanık olarak dinlenmemiş aileleri de ilk kez kendileri veya avukatları aracılığıyla görüşlerini belirtme imkanına sahip olacaklar.

Avukatlar:

Seda Başay-Yıldız

Antonia von der Behrens

Dr. Mehmet Daimagüler

Dr. Björn Elberling

Berthold Fresenius

Alexander Hoffmann

Carsten Ilius

Stephan Kuhn

Sebastian Scharmer

Dr. Peer Stolle

Close