Alev BAHADIR / Nürnberg
Tel Aviv Üniversitesinden Emekli Tarih ve Felsefe Profesörü Prof. Moshe Zuckermann ile İsrail’deki mevcut protestolar ve bunların önemi hakkında konuştuk. Zuckermann, “Kuşkusuz bu, yeni bir nitelik yaratan enerji ve coşkuya sahip etkileyici bir protesto dalgası. Bunun Filistinlilerle on yıllardır süren çatışmaya özgürleştirici bir çözüm getirip getiremeyeceğini tahmin etmeye cesaret edemiyorum. Ben oldukça şüpheciyim” dedi.
İsrail’deki yargı reformu şu anda her yerde konuşulan bir konu. Tartışmalı reformun özü nedir ve farklı görüşlerde olan hangi taraflar var?
İsrail’deki yargı reformu bir yargı reformu değil, hükümet koalisyonunun İsrail’in yargı sisteminin altını oymaya çalıştığı, yani yargıyı fiilen yürütmeye tabi kılarak kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırmaya çalıştığı bir darbe. Bunun temel motivasyonu, yolsuzluk, zimmete para geçirme ve dolandırıcılıkla suçlanan İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun, halihazırda devam etmekte olan davasından ve olası cezasından (hapis cezası) bu “yasal” yolla kaçmak istemesi.
Koalisyon ortakları “reformla” ilgileniyor çünkü Ortodoks partiler Ortodoks Yahudilerin (İsrail’de herkes için zorunlu olan) askerlikten tamamen muaf tutulmasını ve kendi (sınırlı) eğitim sistemlerinin tam olarak finanse edilmesini istiyor. Ulusal-dini partiler ise öncelikli olarak Batı Şeria’nın ilhakına varacak şekilde genişletilmiş yerleşimlerini sürdürmek ve “solcularla” ve Araplarla kısıtlama olmaksızın savaşmak için güç kazanmakla ilgileniyor. Onlara, demokrasi olarak gördükleri şeyin faşist bir diktatörlüğe dönüşmesini engellemek amacıyla çeşitli örgütler, hareketler ve sıradan vatandaşlardan oluşan sivil toplum odaklı bir ittifak karşı çıkıyor.
İlk kez başbakanlık yapmayan Netanyahu ve hükümeti, neden yargı reformunu daha önceki bir zaman değil de şimdi yapmayı planladı?
Çünkü geçtiğimiz seçimlerde sağcı ya da radikal sağcı bir koalisyon kurmak için gerekli çoğunluğa sahip değildi. Onun isteği buydu.Şimdiki Adalet Bakanı Yariv Levin aracılığıyla etkili bir şekilde yönetmek için ideolojik nedenlerle uzun yıllardır bu plan üzerinde çalışıyor. Özellikle yüksek mahkemeye kısıtlamalar getirerek yargının zayıflatılması veya içinin boşaltılması gerektiğine inanıyor.
Eleştirilmeyen bir partner olan İsrail’in şimdi ABD tarafından eleştirilmesi nasıl değerlendirilmeli? Bu gerçekten bir demokrasi sorunu mu?
ABD Başkanı Joe Biden tarafından dile getirilen eleştiriler, ABD ile İsrail arasındaki ilişkilerde bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş nitelikte. Bunun demokrasiyle ilgili olup olmadığı, kişinin demokrasiden ne anladığına bağlı. Bana göre İsrail, mevcut krizden çok önce de bir demokrasi değildi. Onlarca yıl boyunca acımasız bir işgal rejimi yürütüp aynı zamanda demokrasi olduğunuzu iddia edemezsiniz. Ancak şu anda İsrail’de olağan resmi demokrasi çerçevesinde yaşananlar daha çok Polonya ve Macaristan’daki gelişmelerle kıyaslanabilir. İsrail’de, en azından koalisyon ortakları aracılığıyla, teokratik özlemlerle de canlandırılan otokrasi ya da diktatörlüğe geçiş eğilimi var. Cumhuriyetçi Trump döneminde bu bir sorun değildi. Demokrat Biden ise bunu iğrenç buluyor. Ancak her iki durumda da daha derin anlamda bir demokrasi söz konusu değil.
Şiddetli protestoların ardından yargı reformu başlangıçta “Askıya alındı.” Almanya’da genellikle İsrail’de herkesin birlik içinde olduğu ve hükümet politikalarıyla hemfikir olduğu imajı hakim. Protestolara hangi halk grupları katılıyor? Protestolara öncülük eden sol muhalefet mi? Onların pozisyonu nedir?
Almanya’daki insanların İsrail hakkındaki düşünceleri kayda değer değil. İnsanlar İsrail’i nasıl görmek istiyorlarsa öyle görüyorlar ve bu da İsrail’in gerçekliğinden çok Almanların hassasiyetleriyle ilgili. Ancak Almanya’da bile İsrail’deki herkesin hükümetin politikasıyla aynı fikirde olduğu sanıldığı ciddi bir şekilde varsayılamaz. Protestolara çok farklı halk grupları katılıyor. Protestolara kimlerin katılmadığını belirtmek daha kolay: Yukarıda da açıklandığı gibi genel anlamda bunlar Ortodoks ve ulusal-dini gruplar. Başka nedenlerden dolayı İsrailli Araplar da gösterilere katılmamakta. Ancak ülkenin Yahudi vatandaşları söz konusu olduğunda, farklı parti programlarından bağımsız olarak tüm siyonist partiler tarafından paylaşılan bir fikir birliği var:Bırakın gerçek bir barış girişimi başlatmayı, işgal konusuna bile değinilmiyor ya da dokunulmuyor.
Bu hareket İsrail’i demokratikleştirebilir ve Filistin ile barış yapabilir mi?
Asıl büyük soru bu. Kuşkusuz bu, yeni bir nitelik yaratan enerji ve coşkuya sahip etkileyici bir protesto dalgası. Bunun Filistinlilerle on yıllardır süren çatışmaya özgürleştirici bir çözüm getirip getiremeyeceğini tahmin etmeye cesaret edemiyorum. Bu yönde bir şeyler sezdiklerini düşünen pek çok protestocu meslektaşım var. Ben oldukça şüpheciyim. Açıkçası bu çözümün son on yıllarda oluşmuş ve katılaşmış yapısal (ve maddi) koşullar altında nasıl görüneceğini bilmiyorum, en azından iki devletli çözüm söz konusu olduğunda.
MOSHE ZUCKERMAN KİMDİR?
Moshe Zuckermann bir Sosyolog ve Tel Aviv Üniversitesinden Emekli Tarih ve Felsefe Profesörü. Zuckermann, İsrail hükümetinin politikalarını eleştiren birçok kitap yazdı. Ailesi Holokost’tan sağ kurtulan Zuckermann, İsrail’in yerleşim politikasını eleştiren biri olarak defalarca antisemitizm suçlamaları da dahil olmak üzere düşmanlığa maruz kaldı. Yazar Tel Aviv’de yaşamaya ve çalışmaya devam ediyor.
Almanca yapılan röportajı çeviren: Semra Çelik