Almanya’da erken seçim takviminin resmi olarak belli olmasından sonra partiler seçim kampanyası sırasında hangi konuları öne çıkaracaklarını açıklamaya başladılar. Artan ekonomik sorunlar, işten atmalar ve bunlara bağlı olarak hayat pahalılığı konusunda partilerin hangi vaatlerde bulunacakları ve bunların ne kadarını hayata geçireme kabiliyetine sahip oldukları oy tercihinde belirleyici olacak.
Anketlere göre seçimlerden birinci çıkması beklenen Hristiyan Birlik Partilerinin (CDU/CSU) seçim programında sermayeden daha düşük vergi ve harçların alınması, çalışmaya daha fazla teşvik yaratmak adı altında Bürgergeld’in kesilmesi öneriliyor. Ayrıca düşük emekli maaşı karşılığında 63 yaşında emekli olmaya yeşil ışık yakılıyor. CDU/CSU’nun seçimlerdeki ana kampanyasının illegal göçün sınırlandırılması olacağı daha önce açıklanmıştı. Asıl olarak hükümet olan partilerin başarısızlıkları üzerinden “güvenli” ve “güçlü” Almanya mesajını verecek olan Birlik Partilerinin Başbakan adayı Friedrich Merz ise halk tarafından pek sempatik bulunmuyor. Bu nedenle iktidar partilerinin pek çok alanda yıpranmışlığına rağmen, CDU/CSU’nun son genel seçimlere göre çok fazla oy alması beklenmiyor.
2021’deki seçimlerde son anda yaptığı atakla az bir farkla öne geçen SPD, bu seçimler öncesinde de aynı havayı yakalamak istiyor. Askeri harcamaları rekor düzeyde artıran, bundan sonra da artırma vaadi veren SPD’nin en önemli söylemi borç freninin kaldırılarak bütçeden daha fazla harcama yapmanın önünü açmak. Bu nedenle de askeri harcamalar ve sermayeden alınan düşük vergilere dokunmadan, sosyal alanlara paranın ayrılabileceğini savunuyor. Bu kapsamda asgari ücretin 15 euroya çıkarılması, SPD’nin en önemli vaatlerinden birisi olacak. 2021’de de asgari ücretin 12 euroya çıkarılmasını vaat etmiş ve bunu hayata geçirmişti.
Bir diğer önemli vaat ise temel tüketim mallarından alınan yüzde 7 katma değer vergisinin yüzde 5’e düşürülmesi. Başbakan Scholz tarafından gündeme getirilen bu öneri hızla artan temel gıda fiyatlarında ciddi bir düşüşe ise yol açmayacak.
AfD DAHA RADİKAL BİR PROGRAM AÇIKLADI
Aşırı sağcı, ırkçı Almanya için Alternatif (AfD) partisi ise bu kez, Doğu Almanya’daki üç eyalette elde ettiği başarının da etkisiyle genel seçimlere daha radikal taleplerle gidiyor. Haziran ayında yapılan AP seçimlerinde Almanya’nın AB’den ayrılması talebini dile getirmeyen AfD, bu sefer hazırladığı seçim programı taslağında açıktan AB’den ayrılmayı dile getiriyor. Alice Weidel’i başbakan adayı olarak belirleyen parti, kadınların yerinin ev ve annelik olduğunu savunurken, kürtaj hakkına da karşı çıkıyor. Öne çıkan diğer talepler arasında tahmin edileceği gibi göçmenler ve mültecilere düşmanlık var. Özellikle suç işleyen yabancıların sınırdışı edilmesini istiyor. Alman sermayesi ve tekellerinin korunması, özellikle sanayinin kalbi olan otomobil endüstrisinin desteklenmesini isteyen AfD, çevreye zararlı olduğu bilinen içten yanmalı motorlu araçların da kullanılmaya devam edilmesini istiyor. Ayrıca iç güvenliğin sağlanması için polis teşkilatı ve ordunun güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor. Sosyal sorunlar, emeklilik, asgari ücret gibi konularda ise genellemeler yapılıyor. Somut bir önerisi yok. Ancak seçimler sırasında hükümetin Ukrayna politikasını eleştirerek güç toplamayı da ihmal etmeyecek.
Henüz seçim programını yayınlamayan Sahra Wagenknecht İttifakı’nın (BSW) da en önemli konusu Ukrayna olacak. Her iki parti Rusya ile diyalog kurularak savaşın bitirilmesini istiyor.
SOL PARTİ MECLİSE GİREBİLECEK Mİ?
2021’deki seçimlerde yüzde 4,9 ile barajın altında kalan, ancak kazandığı üç doğrudan aday sayesinde mecliste grup kurabilen Sol Parti’nin (Die Linke) ne kadar oy alacağı bu seçimlerin en fazla merak edilenleri arasında. Sol Parti’den ayrılanların kurduğu BSW’nin oyu yüzde 6-8 bandında görünüyor.
Yeniden meclise girmek isteyen Sol Parti, bu sefer ikili bir strateji uygulayacak. İlk olarak öne sürdüğü sosyal konular temelinde barajı aşmaya çalışacak. “Onlar hükümet olmak biz değiştirmek istiyoruz” sloganıyla ilan edilen seçim programında sosyal kesintiler, yoksulluk, yüksek kiralar, askeri harcalar dile getirilerek eğitim ve sağlığa daha fazla bütçe ayrılması isteniyor.
İkinci olarak da, Gregor Gysi, Bodo Ramelow ve Dietmar Bartsch’ın doğrudan adaylığı kazanarak, baraj engelini aşmak hedefleniyor. Her üç siyasetçinin doğrudan aday seçilmesi durumunda yüzde 5 barajı geçerli olmayacak. Ancak üç siyasetçinin seçilip seçilmeyeceği belirsiz. (YH)