Written by 17:30 KÜLTÜR

Şili darbesindeki Alman parmağı

YÜCEL ÖZDEMİR

11 Eylül 1973’te Şili’de gerçekleşen askeri faşist darbenin 50. yılı Almanya’da özellikle sol-ilerici kesimler tarafından öncesine göre çok daha fazla mercek altına alındı. Junge Welt, Neues Deutschland ve Die Tageszeitung gazeteleri hazırladıkları “özel sayfalarda” darbe öncesi ve sonrasında yaşananlar farklı boyutlarıyla incelendi.

Latin Amerika’nın makus kaderi bakımından adeta bir dönüm noktası olan parlamenter yoldan sosyalizme geçişi savunan Devlet Başkanı Salvador Allende’ye karşı yapılan darbenin arkasında elbette en başta ABD emperyalizmi, onun bakır tekelleri ve dönemin Devlet Başkanı Nixon, Güvenlik Danışmanı Henry Kissenger ve ekibi vardı. Darbenin ABD’de planladığı artık sır değil. Bu nedenle, her yıldönümünde ABD’nin hesap vermesi gerektiğini ısrarla vurgulamak gerekiyor. Denilebilir ki, ABD olmadan başında faşist Agusto Pinochet’in olduğu Şili ordusu, sosyalist Allende’ye darbe yapmayacaktı ya da yapamayacaktı.

Ancak ABD’nin en büyük suçlu olduğu faşist darbe konusunda diğer kapitalist ülkeler de masum değil. ‚Soğuk Savaş‘ konseptinin bir parçası olarak bütün kapitalist blok “Bizim çocuklar” dediği darbecilerin yanında olup Pinochet’e destek verdiler. Darbe sonrasında da faşist rejimle ilişkilerini normal bir şekilde sürdürdüler.

Bunların başında dönemin Federal Almanya Cumhuriyeti de vardı. Belki de ABD’den sonra darbede en fazla parmağı olan ikinci ülke olarak… Zira Almanya darbeci generallere sadece siyasi destek vermekle kalmadı, askeri, maddi ve personel yardımında da bulundu.

DARBECİLERİN İŞKENCE MERKEZİ: ALMAN TARİKATI “COLONİA DIGNDIDAD”

Darbenin 50. yılında gün ışığına çıkan yeni belgeler Almanya’nın sorumluluğunu somut olarak ortaya koyuyor. Almanya’nın darbedeki rolünün en önemli ayaklarından birisi, Şili’nin başkenti Santiago’ya 400 km uzaklıkta, 30 bin metrekarelik bir arazi üzerinde kurulan Colonia Digndidad tarikatı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler ordusunda Belçika cephesinde yer alan Papaz Paul Schaefer, savaş bittikten sonra bir kilisede papazlık yapmaya başlar. Ancak bir süre sonra çocuk tacizcisi olduğu ortaya çıkınca hakkında dava açılır ve mahkum olur.

Tutuklanmadan önce Ortadoğu’ya giden Schaefer, sonra Şili’ye geçer. Kurduğu bağlantılar sayesinde 1961’de sözkonusu büyük araziyi alır ve Colonia Digndidad tarikatını burada kurar. Daha önce Hitler ordusunda yer alan, savaş suçu işleyen birçok faşist ordu mensubu aralarında Şili ve Arjantin’in de olduğu Latin Amerika ülkesine kaçmıştı. Bunların bir kısmı daha sonra Schaefer’in başını çektiği tarikata katıldı. Tarikatın Almanya’daki en açık savunucusu ise aşırı sağ-muhafazakar Bavyera’da Başbakanı (1978-88) ve Savunma Bakanı Franz-Josef Strauß (1956-62) idi.

Çocuk tacizlerine Şili’de kurduğu bu tarikatta da devam eden Schaefer, hem buradaki faşist generaller hem de Alman Haberalma Teşkilatı (BND) ile bağlantı içerisindeydi. WDR’de yayınlanan “Feature” programında Winfried Huismann, BND’nin Krefeld’deki “Merex AG” firması üzerinden Colania Digndidad tarikatına silah gönderdiğini belgesiyle birlikte yayınladı. (1)

Darbe öncesinde Latin Amerika’daki faşist Almanların buluşma merkezi haline gelen Colonia Digndidad, darbe gününden itibaren sosyalistlere işkence merkezine dönüştü. Çok sayıda komünistin, sosyalistin buraya götürülerek işkence yapıldığını, bugün yaşayan tanıklar anlatmaya devam ediyor. Alman devleti de bu tarikat üzerinden sürece böylece müdahil oldu.

Daha sonra adı “Villa Baviera” olarak değiştirilen Colania Digndidad’ın merkezi halen Bavyera tarzı yemeklerin verdiği, eğlencelerin düzenlendiği bir restaurant. Bunun bir müze, anıt yeri yapılması konusunda 2016’den bu yana süren girişimler ve hazırlıklara Alman Dışişleri Bakanlığı engel olmaya devam ediyor. Öncekiler gibi Yeşiller üyesi şimdiki Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da “Villa Baviera”nın müze haline getirilmesine yanaşmıyor.

BND’NİN LATİN AMERİKA’DA KOMÜNİZMLE MÜCADELE NEFERİ: RAUFF

Almanya’nın darbedeki parmağı elbette sadece Colonia Digdidad ile sınırlı değil. Hitler faşizmi döneminde Hücum Kıtaları (SS) üyesi olan, savaş bittikten sonra savaş suçlusu olarak aranmaya başlanan Walther Rauff, kaçtığı Latin Amerika’da BND ajanı olarak çalışır. Hitlerin ordusunda Doğu Cephesi’nde general olarak görev yapan Reihnard Gehlen tarafından kurulan BND’nin bir üyesi olarak Rauff, gittiği Ekvator’da Şili Askeri Ataşesi Pinochet ile tanışır ve dostlukları zamanla gelişir. Sonra da Pinochet tarafından Şili’ye götürülerek sosyalistlere karşı mücadelede istihbaratta kullanılır.

Bugün halen yaşayan tanıkların anlatımlarına göre eski SS üyesi Rauff, darbecilerin yanında çok önemli görevler üstlendi. Hitler faşizmi döneminde antifaşistlere, komünistlere yapılan işkence ve öldürme metodlarını kullandı. Şili istihbarat örgütü DINA Başkanı General Manuel Contreas, “’El Chacal‘ (Çakal) lakabı taktığı Rauff ile sürekli yok edilmesi gereken “paketler” üzerine konuşarak, “paket” dediği muhaliflerin nasıl yok edilmesi gerektiğinin planlarını yaptı. Contreas’ın Colonia Digndidad ile de çok sıkı ilişkileri bulunuyordu. BND her ne kadar 1958’de görev verdiği Rauff ile bağlantının 1962’de kesildiğini ileri sürse de aslında bağlantı hiç kesilmedi.

Wilfried Huismann’ın Alman birinci televizyon kanalı ARD’nin internet sitesi “Tagesschau” için kale aldığı “Pinochet’in Alman babası” (Pinochets deutscher Pate) başlıklı yazıda Rauff’un yardımıyla yapılanlar arasında ülkenin güneyinde bulunan “Chacabuca”daki 1200 kişilik toplama kampının kurulması da yer alıyor. O vakit kampta tutulan devrimcilerin anlattığına göre kampta yetkili olanlardan birisi de Almandı. Adı da „General van Nordenflycht“ idi.

Huismann’ın yazdığına göre 1945’ten sonra bin (1000) kadar SS, SA ve Gestapo üyesi Şili’ye kaçtı ve burada devlet içinde görev almaya başladı. Anlaşılan o ki, Türkiye’de MİT’i nasıl ki Gehlen kurduysa, Şili’de de istihbarat örgütü DINA’yı Naziler kurmuş.

ALMANYA SORUMLULUKTAN KAÇAMAZ

Görüldüğü gibi Alman faşistleri ve sermayesi sadece Alman halkının başına bela olmamış, dünyanın diğer ülkelerinde de ağır insanlık dışı suçlar işlemiş. İster BND, isterse Colonia Digdidad üzerinden verilen destek, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin de bu suça ortak olduğunu açık olarak gösteriyor. Bu nedenle ilk olarak 2016’de şimdiki Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, dışişleri bakanlığının Colonia Digdidad konusunda hata yaptığını söylemişti. 2019’da da Colonia Digdidad kurbanlarına 10 euroya kadar tazminat ödenmesi vaadiyle meclis bir Yardım Fonu kurmuştu.

Ancak Almanya, sorumluluk açısından bundan daha fazla ileriye gitmedi. Eski Colonia Digndidad, şimdiki “Villa Baviera”nın yerinin satın alınarak anıt-müze yapmak yetmez, ki ona da yanaşılmamakta. Darbe sırasında ve sonrasında doğrudan Almanya’nın parmağının olduğu yerlerde mağdur olanlara tazminat ödenmeli, onurlandırmalı. Aradan 50 yıl geçtiği halde yaklaşık 1500 devrimcinin akıbeti halen aydınlığa kavuşturamadığı için yakınları izlerini sürmeye devam ediyor. Bunların büyük bir kısmının Nazi metotlarıyla katledildiği ve en az 300 kişinin kurulan krematoryumlarda yakıldığı tahmin ediliyor.

İnsanlık düşmanı faşizm ve onu uygulayanlarla ancak bu şekilde yüzleşilebilir. Aksi sorumluluktan kaçmaktan ve suça ortak olmaktan başka bir şey değildir.

(1) www1.wdr.de/mediathek/audio/wdr5/wdr5-dok5-das-feature/audio-vor–jahren-putsch-in-chile–pinochets-deutsche-paten-100.html)

Close