Perakende, toptan ve dış ticaret sektöründe çalışan emekçiler, aylardır grev ve eylemler yapıyorlar. Çünkü patronlar, verdi sendikasıyla devam eden toplu sözleşme görüşmelerinde sendikanın taleplerini kabul etmeye yanaşmıyorlar. Sendika sekreteri Baran Fırat Kiraz (Verdi Stuttgart), pandemi, Ukrayna savaşı ve hayat pahalılığının damgasını vurduğu son 3 yılda çalışma ve geçim koşulları en çok zorlaşan ticaret sektörü çalışanlarının mücadelesi ve toplu sözleşme görüşmelerinin seyrini gazetemiz için değerlendirdi.
BARAN FIRAT KİRAZ
Perakende, toptan ve dış ticaret sektöründe çalışanlar, pandemi, savaş ve yüksek enflasyonun öne çıktığı son yıllarda, güçlerinin üzerinde çalıştılar ve hem işverenler hem de siyasetçiler, verdikleri sözleri toplu sözleşme sürecinin başında unuttular. Salgının başlamasından kısa bir süre önce ticaret sektöründeki son toplu sözleşmede, o günün şartları göz önüne alındığında, en azından çalışanların yaşayabileceği bir şekilde anlaşma sağlanmıştı. Ancak son iki yıldır yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle ücretler daha hesaba yatmadan tükenir hale geldi. Enerji, gıda ve yakıt fiyatlarındaki artışlar özellikle etkili oldu. Sadece gıda sektöründe ortalama yüzde 23 oranında fiyat artışı yaşanıyor.
Sektördeki TİS süreci on bir ay iki haftadır sürüyor. Toplu sözleşmeler doğal olarak bir pazarlık ve uzlaşmayı içerir. Ancak hem ücret hem de sürekli artan fazla mesai yükü nedeniyle, teklifler ve talepler arasındaki açığın kapanması açısından perakende sektöründe hâlâ yapacak çok şey var. ‚Personel sıkıntısı‘ şikayeti, şirketlerin çalışanlarına yönelik taleplerini kabul ettirebilmek için işverenlerin en sık başvurduğu gerekçelerden biridir: “Sahada daha fazla çalışana ihtiyacımız var ama bulamıyoruz” diyorlar.
Evet sektörde vasıflı çalışan sıkıntısı olduğu doğru ancak bunun birçok nedeni var. Pek çok şirket eğitim vermiyor ya da eğitimin kalitesi istenilen düzeyde değil. Ve çalışanlar mesleki eğitim konusunda fazla istekli davranmıyorlar, çünkü eğitim koşulları ve perakende uzmanı olarak beklentiler artık pek çok genç işçi için yeterince çekici değil. Haftada 6 gün çalışmak veya yalnızca üç cumartesi günü izin almak, personel eksikliği nedeniyle fazla mesai yapmak, güvencesiz çalışma koşulları ve tam zamanlı istihdam olasılığının düşük olması, çalışanların hayal ettiği iyi koşullar değil haliyle.
Çalışanların çoğunluğu yarı zamanlı ve/veya mini iş esasına göre çalışmakta. İşverenler esnek, dayanıklı, sessiz ve ideal olarak hiçbir maliyeti olmayan çalışanlar istiyor. Perakende, salgının başlangıcından bu yana muazzam gelirler elde edilen sektörlerden biri oldu. TİS sürecinde, çalışanların reel ücretlerinde herhangi bir kayıp yaşanmadan toplu iş sözleşmesi yapılması önemliydi. Perakende sektöründeki meslektaşlarımız bazı yerlerde güç kazansa da, ülke çapındaki grev hareketine şirketlerin ve çalışanların katılımı eskisinden daha fazla olsa ve perakende şirketlerinin merkez depolarında da kitlesel katılımlı grevler olsa da, hala işverenler üzerinde daha güçlü baskı yaratacak adımlara da ihtiyaç var. Bunun için de sektördeki şirketlerde sendikal örgütlenmenin sağlamlaşması gerekiyor. Son toplu sözleşme süreci grev kültürünü yeniden canlandırdı ve önemli bir ivme sağladı. Küçük ölçekli başarılı grevler, çalışanlara önümüzdeki zorlu dönem için umut ve cesaret verdi. Yoksullaşan, çalışma koşulları zorlaşan işçilerin bunu engelleyebilecek bir sonuçla TİS sürecini tamamlayabilmesi için, bu umutların ve mücadelenin daha güçlendirilmesi gerekiyor.