Written by 19:37 HABERLER

Yaşam ve ölüme karar vermek

Kimin yaşayıp yaşamayacağına karar verme savaş tıbbının bir ürünü. Olağanüstü durumlarda sivil yaşamda da uygulanabiliyor. Pandemi, seçme, ayıklama anlamına gelen “triyaj”ı günlük hayata soktu.

Covid-19 virüsü sadece doğa ile sosyal ilişkimiz hakkındaki sözde ezberlerimizi bozmakla kalmadı, etik değerleri de sorgulamamıza yol açtı. Etik tartışma, Almanya’daki enfekte insan sayısının yazın azalması nedeniyle gecikti. Sonra sonbahar geldi ve enfekte olanların sayısı yeni bir rekora yükseldi. 16 Aralık’tan bu yana, bu sefer „sıkı bir kapanma“ gündeme geldi. İlk dalgada, her gün ölçülen en yüksek yeni enfeksiyon sayısı 27 Mart’ta ülke çapında 6.933’tü, 11 Aralık’ta ise 29.875’e ulaştı. Sıkı kapanma başladığında bir günlük ölü sayısı da 952’ye, o güne kadar en yüksek sayıya, çıkmıştı.

TABUTLARI TAŞIYAN KAMYONLAR

18 Mart 2020 sabahı, Kuzey İtalya’dan fotoğraf ve videolar tüm dünyayı dolaştı. Bir gece önce çekilmişlerdi ve şehirdeki krematoryumun aşırı yüklenmesi nedeniyle Bergamo’da koronadan ölenlerin tabutlarını bölgedeki krematoryumlara taşıyan kamyon konvoyları gösterilmişti. Gösterilemeyen şey bu resimlerden daha korkunçtu. Bunu birkaç gün sonra, Kuzey İtalya’daki bir hastanenin doktoruyla yapılan röportajda okuyabildik. Kaynakların yetersizliği sağlık personelini, yönetilemez sayıda ağır hasta karşısında “çok zor kararlar” almaya zorlamıştı. Ve bu kararlar olaya müdahil olanların iradesiyle alınmamıştı: „Sadece tek bir solunum cihazı boştu ve o zaman daha önce hastalığı olmayan otuz yaşında genç bir adam ile birçok sorunu olan seksen yaşın üzerindeki yaşlı biri arasında seçim yapmak zorunda kaldım. Ne yazık ki genç olana yardım etmeye karar vermem gerekiyordu ve yaşlıyı ölüme terk ettim.“

Alsas’dan da korkunç haberler geldi: Sözü edilen karardan kaçınmak için, 70 yaşın üzerindeki hastalar, hayatta kalma umutları daha fazla olan genç hastalar olabileceği öngörüsüyle solunum cihazına bağlanmayacaklardı. ZDF, Alsas’taki hastanenin oksijen yetersizliğinden dolayı solunum cihazından çıkarmak istediği Covid-19 ile ciddi şekilde hasta olan 79 yaşındaki bir hasta hakkında etkileyici bir haber yayınladı. Adam hayatta kalmasını, kızının onun Nancy’ye götürülmesi konusundaki ısrarına borçluydu.

ÖNCELİKLİLERİ BELİRLEMEK

Burada netleşen yaşam ya da ölüm hakkındaki tıbbi karara hızla bir Fransızca ad verildi: Triyaj. Bu kulağa daha yumuşak ve daha az tehdit edici geliyordu ama tamamıyla yaşam ve ölüm hakkında karar vermek, önceliklileri belirlemek anlamındaydı. Kelime, sıralamak, seçmek “trier” fiilinden türetilmişti.

Alman meslek örgütlerinin ve diğer kurum ve kuruluşların bu sorunu ele almaları ve üzerinde çalışmaları uzun sürmedi. 25 Mart’ta altı tıp derneği, Covid-19 pandemisinde acil ve yoğun bakım tıbbında kaynakların tahsisine ilişkin kararlar hakkında “klinik-etik öneriler” yayınladı. Ardından iki gün sonra Alman Etik Konseyi’nin „Korona Krizinde Dayanışma ve Sorumluluk“ hakkındaki tavsiye kararı yayımlandı. Engelliler dernekleri ve Katolik Piskoposlar Konferansı nisan ayında pozisyon belirledi ve 5 Mayıs’ta Alman Tabipler Birliği, kapasite yetersizliği durumunda SARS-CoV-2 salgını örneğini kullanarak tıbbi kaynakların tahsisine ilişkin bir oryantasyon kılavuzu (…) yayınladı.

Ekim ayında, triyaj hakkındaki makaleler yeniden medyaya girdi, bunlar triyaj sorununun kritik özüne, yani kritik durumlarda kimin yaşayıp kimin öleceğine odaklanıyordu.

TRİYAJ SAVAŞ TIBBININ ÜRÜNÜ

Triyaj savaşlarda geçerli olan bir ilke. NATO kararlarında kimin kurtarılacağı, kimin ölüme terk edileceği açık bir şekilde belirtilmiş durumda. Ağır yaralıların acil bakımı, ağır yaralıların ertelenebilir bakımı, hafif yaralıların acil bakımı, hafif yaralıların ertelenebilir bakımı, Aksiyon T4 adında kurallarla belirlenmiş. İlk bakışta teknik kararlar gibi görünse de kararı alanların da, haklarında karar verilenlerin de insan olması, seçmelerde başka ilişki ve değerlerin de öncelik kazanabileceğini gösteriyor.

Örneğin İkinci Dünya Savaşı’nda işgal edilen ülkelerin işbirlikçi ordu mensupları sıralamada en sonda yer almışlar. Birinci savaşta da cephe hastanelerine, revirlere veya yakın şehirlerdeki hastanelere iletilmek özel ilişki veya ayrıcalıkları gerektirmiş.

Pandemi döneminde hastanelere binlerce “hayati tehlike” taşıyan hasta yığılacak, eldeki yoğun bakım yatakları binlerin yüzde veya binde birine bile yetmeyecek. Yani acil müdahale gerektiren ağır hastalar içinde de seçim yapılmak zorunda kalınacak. Gençle yaşlı, kronik hastalığı olanla olmayan arasında duyguların hesaba katılmadığı tercihler, seçimler yapılacak. Ama gerçekten öyle mi? Kapitalist sistem içinde parasını verenin kurtarılmayacağının, parasız olanın, bir şekilde ‚öteki‘ olanın ölüme terk edilmeyeceğinin yani triyajda bile adaletsizlik yapılmayacağının garantisi var mı?

Almanya’da ve dünyadaki organ nakli operasyonlarında önceliklilerin cepteki paraya göre belirlenmesi kuşkularımızı güçlendirmiyor mu?

(Junge Welt’ten Hans Otto Rösser’in ‚Ölümcül Etik‘ adlı makalesinden derlenmiştir)

Close