Merkez Bankası, Federal Maliye Bakanlığı ve diğer resmi ve gayri resmî kurumlar içinde bulunduğumuz mart ayında enflasyonun bir hayli düşeceğini ilan ettiler. Bu kadar resmi ve gayri resmi uzmanlar söylüyorlarsa bir bildikleri vardır… Dünya âlem enflasyon canavarı ile boğuşurken Almanya’nın bunu nasıl başaracağını sizler için ‘araştırdık’!
Federal Merkez Bankası (“Bundesbank”) pazartesi günü (20 Mart 23) yayınladığı aylık raporunda, “Mart ayında Almanya’da enflasyon oranının baz etkisi nedeniyle önemli ölçüde düşmesi muhtemeldir” dedi. Yaklaşık bir yıl önce Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından enerji fiyatları sıçrama yaptığı ve enflasyonu yukarı çektiğini hatırlatan Bundesbank yetkilisi, “Mart ayından itibaren, aksine, artan fiyat seviyesi enflasyon oranının hesaplanmasında temel oluşturuyor ve bu da daha düşük bir genel orana yansıyor” açıklamasında bulundu.
Benzer açıklamalar bu yılın başından itibaren başta Federal Maliye Bakanlığı olmak üzere çok sayıda resmi ve gayri resmî kurum tarafından yapıldı. Açıklamalarda enflasyon artışının ne kadar düşeceği söylenmezken düşeceği belirtiliyordu – Aynen Bundesbank’ın açıklamasında olduğu gibi bu kurumlarda “daha önce istatistiklere yansıyan yüksek enerji fiyatları taban alındığı için enflasyon ortalamasına yansıması düşecek” görüşünü savundular.
ASLINDA ENFLASYON 2022 YILINDA DA ‘O KADAR’ YÜKSEK DEĞİLMİŞ!
İstatistiklerle her gün uğraşmayan ve devletin resmî kurumlarına güvenen vatandaş olarak Bundesbank’ın açıklamasından şüphe duyacak değiliz elbette! Ama meseleyi anlamak için Federal İstatistik Dairesi “DESTATİS”in web sayfalarına baktık ve gördüğümüz resmen bir mucize: DESTATİS sayfasında 2022 yılı enflasyon oran ortalaması daha önce açıklandığı gibi yüzde 7,9 değil anca yüzde 6,9 düzeyinde gerçekleşmiş! Örneğin daha önce yüzde 10 ve üzeri gerçekleşen eylül, ekim ve kasım ayı enflasyon oranları meğer yüzde 8-8,6 arasıymış!
Peki bu ne anlama geliyor? Reel ücretler düşündüğümüz düzeyde düşmemiş ve dolayısıyla “şunu bunu alamıyoruz, çok pahalı” gibi hayıflanmalarımız da boşunaymış! Yüzde 8 tabi ki az değil ama yüzde 10 daha fazla bunu da vatandaş olarak kabul etmemiz gerekiyor!
ENFLASYONU DÜŞÜREMEZSEK HESABI DEĞİŞTİRİRİZ!
Konu gayet ciddi olduğu için şakayı bir yana bırakmakta fayda var. Enflasyonun düşmeyip sürekli yükseldiğini herkes hızla boşalan cüzdanında ve bir türlü dolmayan alışveriş sepetinde görüyor. Yeni yılla birlikte bir süredir gelmeye başlayan kira yan giderleri yıl sonu hesapları, enerji yıl sonu hesapları da enflasyonun ne kadar yükseldiğini gösteriyor.
Peki enflasyon oranını belirleyen Federal İstatistik Dairesi DESTATİS bu oranı düşürmeyi nasıl başardı? Bunun yanıtı gayet basit: TÜFE (Tüketici Fiyat Endeksi = “Verbraucherpreisindex”) değiştirildi. DESTATİS Başkanı Ruth Brandt’ın verdiği bilgiye göre istatistik dairesi enflasyon oranını belirlemek için kullanılan mal sepeti içindeki ağırlıklandırmayı değiştirdi. Yeni hesaplamalar artık 2015’teki değil 2020’deki tüketim kalıplarına dayanıyor. Sonuç olarak, geçen yılın enflasyon oranı önemli ölçüde aşağı doğru düzeltildi- yani yüzde 7,9’dan yüzde 6,9’a, çünkü yeni mal sepetinde enerji daha az ağırlığa sahip.
2015 yılı taban verilerinde konut ve enerji hanesi TÜFE’de yüzde 35,1 orana sahipken 2020 yılı taban verilerine göre bu miktar yüzde 25,9’a düşmüş – neredeyse yüzde 10’luk bir düşüş söz konusu. Commerzbank şef ekonomisti Jörg Krämer, “Ancak, enflasyon cephesinde her şeyi açıklığa kavuşturmak için henüz çok erken” diyerek istatistikçileri uyarıyor. Krämer, kendilerinin yaptığı hesaplamalarda örneğin, keskin dalgalanmalar gösteren enerji ve gıda fiyatlarını hariç tutarak belirledikleri çekirdek enflasyon oranının ocak ayında yüzde 5,2’den yüzde 5,6’ya yükseldiğini söyledi.
Zaten böyle bir gelişmeyi “öngörmüş” olan DESTATİS Şefi Brandt, yeni TÜFE hazırlanırken diğer hanelere müdahale etmiş, bunlara bakıldığında burada da birtakım değişiklikleri görmek (grafiklere bkz.) mümkün.
HİSSEDİLEN ENFLASYON ARTACAK!
Sermaye ve hükümeti uzun yıllardır emekçilere, yaşadıkları birçok fiyat artışının gerçek olmadığını, vatandaşın bunu sadece “öyle hissettiğini” söylüyorlar. Yani alışverişe çıktığınızda birden cüzdandaki (veya kredi kartındaki) paranın yetmeyeceğini düşündüğünüzde bu gerçeği yansıtmıyor – bunu sadece siz öyle hissediyorsunuz! Yani bir nevi ‘hüsnü kuruntu’!
Birkaç gün önce “Mart ayında Almanya’da enflasyon oranının … düşmesi muhtemeldir” diye açıklama yapan Bundesbank yetkilileri, TÜFE’nin değiştirilmesini buyuran hükümeti ocak ayında uyarmışlardı: “Hükümetin rahatlama önlemlerine ve taban verilerini yeniden belirlemesine rağmen enerji, bir numaralı fiyat belirleyici olmaya devam ediyor. Ocak 2022’ye kıyasla enerji harcamaları ortalama yüzde 23,1 daha pahalı; buna bağlı olarak doğal gaz yüzde 51,7, bölgesel ısıtma ise yüzde 26,0 oranında arttı. Yakacak odun, odun paletleri ve diğer katı yakıtlar yüzde 49,6, hafif kalorifer yakıtı ise yüzde 30,6 daha pahalıydı. Elektrik fiyatı frenine ve EEG vergisinin kaldırılmasına rağmen elektrik yüzde 25,7 daha pahalı oldu. Benzin gibi yakıtların fiyatı ise bir yıl öncesine göre sadece yüzde 7,0 arttı. Gıda yüzde 20,2 daha pahalıydı. Süt ürünleri ve yumurta (+%35,8) ile yenilebilir katı ve sıvı yağlar (+%33,8) önemli ölçüde daha pahalı hale gelmişti. Ekmek ve tahıl ürünlerinde de önemli fiyat artışları yaşandı (+%22,7).”
Kısacası vatandaşın cebinde hissettiği boşluk önümüzdeki aylarda da devam edecek ve bu sadece bizim bir hüsnü kuruntumuz değil, çok somut paranın değer kaybetmesiyle ilgili bir gelişme.
Yukarıda kısa bir bölümünü aktardığımız Bundesbank Ocak ayı raporunda ayrıca “şirketlerin önümüzdeki aylarda devam eden TİS’lere bağlı olarak artan personel maliyetini gerekçe gösterip fiyatlara zam yapmalarının ve bunun da enflasyonu körüklemesinin muhtemel olduğunu” belirtiliyordu.
Yani yine suçlu işçi ve emekçi olacak! Kimya ve metal işkolunda reel ücret kaybına imza atılmış olmasına, devam eden postane, kamu ve demiryolu TİS süreçlerinin nasıl sonuçlanacağı henüz bilinmemesine rağmen, Bundesbank, “ücret-fiyat-döngüsü” tehlikesinin büyüdüğünü ileri sürüyor! Oysa Almanya’da bir yılı aşkın bir süredir aksine “fiyat-kar-döngüsü” yaşanıyor!