Written by 10:00 ÇALIŞMA YAŞAMI, Featured

Sendikalara sahip çıkma

RL vakfı, “Sendikal yenilenme” adı altında beşinci konferansını Bochum’da düzenledi. 1500 civarında katılımın olduğu konferans bir yandan sendikalar içinde -bugün henüz cılız olsa da- sınıf mücadelesinden yana eğilimin güçlendiğini ortaya koyarken diğer yandan önemli eksiklerini de gün ışığına çıkardı. Katılımcıların ağırlıklı olarak genç olması sınıf mücadelesi açısından tecrübe eksikliğini hissettirdiği gibi bu genç sendikacıların “gemileri yakmaya” hazır olduklarını da gösterdi. Şimdi önemli olan bu gençliği kimin kazanacağı: Emekten hareketi mi yoksa reformist sendika bürokrasisi mi!

UMUT YAŞAR

Rosa-Luxemburg-Stiftung (RLS) tarafından 2013 yılından bu yana düzenlenen “Sendikal yenilenme” (genel olarak “grev konferansı” – “Streikkonferenz” olarak anılıyor) konferanslarının beşincisi mayıs ortasında Bochum’da düzenlendi. 12-14 Mayıs 2023 hafta sonunda Bochum Ruhr Üniversitesi’nde bin 500 den fazla katılımla düzenlenen konferansta 170 konuşmacının katılımıyla irili ufaklı 56 etkinlik düzenlendi.

Katılımın ve sunulan etkinliklerin bir önceki konferansa kıyasla ikiye katlandığı konferansın bir diğer özelliği de destekçilerin artmış olmasıydı. IG Metall, EVG, NGG, IG BAU, GEW ve Ver.di sendikaların 13 yerel şubesinin yanı sıra NGG ve Ver.di NRW eyalet örgütü (tam liste vakfın sayfasında) konferansın “resmi” destekçileri arasındaydı. Dört günlük ve bir haftalık gazete ve iki dergi “medya partneri” olarak konferansın duyurusunu, haberlerini yaptılar.

2013 yılında Stuttgart’ta düzenlenen ilk konferansa sadece Ver.di Stuttgart Şubesi destek verirken IG Metall Stuttgart şubenin o dönemki başkanı Uwe Meinhardt ‘sadece’ açılış konuşmasını yapmıştı.

GİDEREK ARTAN BİR İLGİ

İlk konferansa 500 civarında ve genelde siyasi örgütlerin ağırlığında bir katılım olurken bu sayı bugün bin 500’ü geçtiği gibi destek veren sendikal şubelerin artması, irili ufaklı fabrikalarda, başta hastaneler olmak üzere kamunun değişik alanlarında, Amazon, Liefrando vb. şirketlerde çalışanların ağırlıkta olması da önemli bir gösterge.

RLS sözcüleri, konferans çağrısının alt başlığı olarak bu kez, “Kriz, iklim ve enflasyon dönemlerinde sendikal çalışma – Birlikte ileri” sloganının seçilmesini, “konferansta bir araya gelen değişik kesimlerin kendisini görmesini sağlama” olarak değerlendiriyor.

BEKLENTİLER VE HAYAL KIRIKLIĞI

Bu ve önceki konferansları değerlendirirken unutulmaması gereken en önemlisi düzenleyenin Sol Parti’ye bağlı RLS Vakfı olduğudur. Sol Parti’nin programı, ulusal ve uluslararası alanda gündemde olan değişik konulara ilişkin duruşu, hükümet ortağı olduğu eyalet ve yerel yönetimlerdeki pratik tutumu göz önüne alındığında bunun tarafından düzenlenen bir konferansın içeriğini hangi yönde olacağını tahmin etmek zor olmayacaktır.

Dolayısıyla RLS’in düzenlediği her konferans ardından yaşadıkları hayal kırıklığını dergilerinin sayfalarına taşıyan Troçkist, Maocu vb. siyasi akımların değerlendirmeleri kesinlikle kıstas alınmamalı. Aynı zamanda FR, ND, TAZ, jW gibi gazetelerin değerlendirmeleri de belirleyici olmamalı.

Konferansa yönelik beklentiler abartılı olmayınca daha sağlıklı gözlem yapma, sınıf mücadelesinin olanaklarını daha iyi değerlendirme şansı elde edildiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

KAFA KARIŞIKLIĞI YARATAN EĞİLİMLER

Konferans gündeminde çok değişik konularına yer verilmesine karşın çalışma gruplarında yapılan sunumların çoğu sendika merkezlerinin politikalarını haklı çıkarmayı hedefleyen ama bunu ustaca yapan profesyonel sendikacılar, sendikanın değişik dallardaki uzmanları ve akademisyenler tarafından yapıldı. Konulara ilişkin veya sendika merkezlerinin pratiklerine yönelik eleştiriler, “dikkat çekilen yönü doğru ve yerinde – ama” denilerek olaya “kucaklayıcı bir tarzda açıklık” getirilerek tepki verildi.

Neredeyse bütün çalışma gruplarında sürekli gündeme getirilen, “Organizing” oldu. Kelimenin anlamı “örgütlenme” olsa da yapılan etkinliklerde herhangi biri “Organizing” dediğinde adeta sular duruyor ve herkes pür dikkat oluyordu. DGB’ye bağlı bütün sendikaların merkezi ve eyalet düzeyinde kurdukları özel “Organizing” timleri var. Almanya’daki bütün sendikalar, “Organizing teorisyeni” olan ABD’li Jane McAlevey ile ilişki içindeler, kitaplarını dağıtıyorlar ve ABD’de yapılan seminerlere uzmanlarını gönderiyorlar ve buralarda özel şirketler aracılığıyla pahalı seminerler düzeliyorlar vs.

Jane McAlevey, yayınlarında Barack Obama’nın seçim kampanyasını örgütleyen Marshall Ganz’ın pratik tecrübelerinden çıkardığı sonuçların çok önemli olduğunu söylüyor ve Ganz’ın “Organizing”i tarif ettiği şu sözlere yer veriyor: “İstediğinizi elde etmek için, sahip olduklarınızı ihtiyaç duyduğunuza dönüştürmek” (“the transformation of what you have into what you need to get what you want.”)

Konferansta da “organizing” yapan profesyonel sendikacılar, hiçbir sendikal örgütlenmenin olmadığı alanlara sendikayı sokmak için nasıl plan yaptıklarını, hangi aşamada kimlerin dahil edildiğini vs. anlatıyorlar.

Yıllardır sendikal çalışma içinde olan biri için yeni hiçbir yanı olmayan klasik örgütlenme çalışması şimdi “Organizing” başlığı altında “yeniden keşfedilmesi” belli bir kesimde kafa karışıklığına neden olurken diğer yanda sendikaların geldiği durumu da gösteriyor. Bir başka yazıda “Organizing” konusunu daha yakından incelemek üzere şimdilik bir yana bırakıyoruz.

Genel çevre sağlığı, iklimin değişmesi, teknolojik dönüşüm vb. konuların ele alınış şekli ve sendika bürokrasisinin bu konulardaki “kucaklayıcı” tutumunu da “kafa karıştıran” eğilimler arasında sayabiliriz. Bu konuda kısaca, her alanda sınıfın çıkarlarını gözeten, asıl olarak bunun üzerinden strateji ve taktiğini belirlemeyen bir sendikal anlayışın sermayenin çıkarlarıyla bütünleşmeye mahkûm olduğunu söylemek yeterli.

İŞBİRLİKÇİ SENDİKACILIĞA KILIF ARAYIŞI

IG Metall yürütmesinden Hans Jürgen Urban, Ver.di yürütmesinden Christine Behle, NGG ve Ver.di’nin eyalet başkanları ve değişik sendikalardan çok sayıda merkezi düzeyde yönetici, uzman, örgütlenme sekreterleri ve şube yöneticilerinin konferansa katılmaları da dikkat çekiyordu. Bunların birçoğu bugüne dek mücadeleci bir eğilim yerine işbirlikçi bir sendikal anlayışla tanınıyorlar.

Sendikal yenilenme” adına yapılan konferansa bunların asıl katılım nedeni, sendikalar içinde -bugün henüz cılız olsa da- sınıf mücadelesinden yana eğilimin güç kazanmasıdır. Berlin, Hamburg ve NRW klinikleri başta olmak üzere son yıllarda verilen mücadeleler, Hamburg limanı, postacıların ve kamu emekçilerinin uyarı grevlerine katılımı, süresiz greve çıkma yönünde sendika yönetimlerine baskı yapılması, devlet demiryollarında özelleştirmenin mimarı olan EVG sendikası için de gelişen mücadeleci eğilim, IG Metall sendikası içinde yüz civarında profesyonel sendikacının son birkaç yıldır kurdukları platform aracılığıyla toplanmaları, benzeri bir platformun birkaç yıldır Kuzey Almanya’da Ver.di’de çalışan profesyonel sendikacılar tarafından çalışmalarını sürdürmesi vb. gelişmeler sendika bürokrasisini harekete geçiren gelişmelerden bazıları olarak sayabiliriz.

Sendika genel merkezlerinin savaş konusundaki tutumları, yükselen enflasyon karşısında reel ücretlerin hızla düştüğü sözleşmelere imza atmaları, Alman sermayesinin uzun vadeli stratejik çıkarları doğrultusunda (ucuz enerji ihtiyacından dijital-teknolojik dönüşüme, nitelikli elaman ihtiyacına kadar) konularını gündeme getirmelerine karşı da tabandan tepkiler artıyor. Özellikle bu kesimin ağırlıkta olduğu -ki konferansın siyasi etkileri çok daha geniş bir kesimi kapsadığı açık- konferansa katılmak ve bu kesimi “kucaklamaya” çalışmak da sendika bürokrasisinin amaçları arasındaydı. Bu bile sınıftan yana güçlerin konferansa aktif katılmalarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.

Diğer yanda katılımcıların ağırlıklı olarak genç olması sınıf mücadelesi açısından tecrübe eksikliğini çok net hissettirdi konferansta. Fakat bu genç sendikacıların tartışmalarda aldıkları tutumlara ve verilen molalardaki kendi aralarındaki tartışmalara bakıldığında önemli bir kesiminin tabiri caizse “gemileri yakmaya” hazır olduklarını da gösterdi.

Şimdi önemli olan başta bu genç sendikacılar olmak üzere tabanda gelişen mücadeleci eğilimi kimin siyasi olarak etkileyeceği, kendi safına çekerek kazanacağıdır. Emekten yana hareket mi yoksa reformist sendika bürokrasisi mi!

Close