Written by 08:00 ÇALIŞMA YAŞAMI

Yaşlılıkta yoksulluk güvencesi!

Emeklilik yaşının 70’e çıkarılmasından emeklilik sigortasının daha fazla özelleştirilmesine kadar bir dizi öneri sürekli Almanya’nın gündeminde. Koalisyon hükümetinin aşırı liberalleri, “Hisse emekliliğini” (“Aktienrente”) gündeme getirmişlerdi. Öneri biraz törpülenip “nesiller sermayesi” (“Generationenkapital”) önerisine dönüştürüldü. Gündeme getirilen önerilere, hazırlanan taslaklara bakıldığında hükümetin, geniş emekçi kitlelerinin lehine bir reforma yanaşmadığı görülüyor. Hükümetin amacı açık: sanayi sermayesinin yükünü düşük tutmak ve mali sermayeye yeni kaynaklar yaratmak!

SERDAR DERVENTLİ

Savaş sonrası kurulan Batı Almanya’nın emeklilik sigortası, yaşlılık dönemini güvenceye alan değil, yoksulluğu güvenceye alan bir sisteme sahipti. Örneğin 1950’de bir işçinin ortalama aylığı 263 “DeutscheMark” (DM) iken ortalama emekli maaşı 60,50 DM idi. Yani son alınan ücretin yüzde 23’ü dolayındaydı. 

DOĞU ALMANYA FAKTÖRÜ

Batıda artan protestolar ve Doğu Almanya’da, Sovyetler Birliği tarafından yürürlüğe konulan ve bütün çalışanları kapsayan emeklilik sisteminin çok daha iyi olması karşında dönemin Başbakanı Konrad Adenauer adım atmak zorundaydı. “Sistemsel rakip” olarak değerlendirilen halk demokrasisi Doğu Almanya’da emeklik maaşının düzeyi Sovyetler tarafından son alınan net ücretin yüzde 70’i olarak belirlenmişti. Bu orantısal olarak batının üç katına yakın bir miktardı. 1953’te konsept hazırlamaya başlayan Adenauer hükümeti, 1957 yılında reform* taslağını sundu.

Bu reformla birlikte “sermaye karşılama yöntemi” (“Kapitaldeckungsverfahren”) olarak bilinen ve yasal emeklilik sigortasına yatırılan aidatların “bireysel mevduat” olarak ele alınmalarına son verildi ve yatırılan aidatların esas olarak doğrudan emeklilere ödenmesi (“Umlageverfahren”) sistemine geçildi. Bu sistem emeklilik sandığında eksik kalan miktarın devlet gelirlerinden sağlanmasını da içeriyordu.

Prensipte bugüne kadar geçerli olan bu sistemin propagandası “Kuşaklararası sözleşme” (“Generationenvertrag”) veya “Kuşaklararası dayanışma sözleşmesi” (“Solidar-Vertrag zwischen den Generationen”) olarak yapıldı.

Her ne kadar bu sloganlar kulağa hoş gelse de devlet, işçilerin yaşlılık döneminde geçinme sorununu sürekli işçi sınıfının sırtına yıktı. Özüne bakıldığında bu sistem, Bismarck’ın gasp ettiği ve işçilerin kurduğu yardımlaşma sandıklarının geliştirilmiş haliydi.

REFORMLAR HİÇ BİTMEDİ

Emeklilik sandığı bugüne kadar sürekli sermayenin ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlendi. Emeklilik yaşını sürekli yükseltmeye çalışan sermayenin ihtiyaç duyduğunda belirli sektörler için emeklilik yaşını aşağı çektirdiği de oldu. 1980’li ve 90’lı yıllarda çelik ve maden başta olmak üzere değişik işkollarında emeklilik yaşı geçici olarak 55’e kadar düşürüldü. Zorla emekli edilen işçilerin emeklilik maaşları orantısal olarak daha düşük tutuluyordu.

Daha sonra bu “erken emeklilik” formülü sendikalar tarafından toplu sözleşmelerle “yaşlılıkta kısmi emeklilik” adı altında yeniden düzenlendi. Bu sözleşmeler birçok işkolunda halen yürürlükte.

En son kapsamlı reformlar ise emeklilik sigortasının kısmi özelleştirilmesini içeren “Riester-Rente” (2002) ve emeklilik yaşının 2012’den itibaren kademeli olarak 67’e (2029’da buna ulaşılacak) çıkarılması (2007) karar altına alındı. İlk “reform” ile mali sermayeye talan alanı açılırken ikinci “reformla” ise emeklilik maaşlarının düşürülmesi kararlaştırıldı.

Tüm bu sözde reformlar “emekliliği uzun vadeli güvenceye alma” adına yapıldı. Ama çok geçmeden, bugün olduğu gibi, aynı politikacılar sahneye çıkıp yine, “emekliliği uzun vadeli güvenceye alma” adına “reform” taleplerini ileri sürdüler.

SERMAYEYE YENİ KAYNAK ARANIYOR!

Hükümet koalisyonunun kurulma aşamasında ve sonrasında aşırı liberal FDP, “Yasal hisse senedi emekliliğini” (“gesetzliche Aktienrente“) gündeme getirdi. Buna göre yasal emeklilik sigortasına aidat ödeyen herkes maaşının yüzde ikisini -bir fon aracılığıyla- borsadaki hisselere yatıracaktı. FDP, bu şekilde sermaye piyasalarından elde edilecek gelirlerin emeklilik sistemini rahatlatacağını ileri sürüyordu. FDP parlamento grubu başkan yardımcısı Christian Dürr, Federal Meclis’te yaptığı konuşmada “Almanya’daki insanların uluslararası finans piyasalarındaki büyümeden faydalanmasını istiyoruz” demişti.

İşçi ve emekçiler arasında yapılan anketler “hisse senedi emekliliğine” rağbetin çok sınırlı olduğunu ortaya koyuyordu. İşçi ve emekçi kitleleri daha önce kendilerine “ek emeklilik geliri” diye önerilen “Riester-Rente”den (Bkz.: yenihayat.de/riester-rente-20-yillik-yalan-ve-talan/) edindikleri kötü tecrübeyle özel fonlara hiç sıcak bakmıyorlar. Riester-Rente’ye destek veren sendikalar bu kez bu formüle destek vermediler.

Tepkilerin dinmemesi üzerine sermayeye kaynak arama çalışmalarını yoğunlaştıran hükümet partileri, “koalisyon zirveleri”, “parti başkanları zirveleri” gibi bir dizi toplantının ardından piyasaya yeni bir formül sundular: “Nesiller sermayesi” (“Generationenkapital”). Federal Çalışma Bakanı Hubertus Heil (SPD) ve Federal Maliye Bakanı Christian Lindner (FDP) tarafından ortak hazırlanan plana göre, emeklilik sigortasını “rahatlatmak” için federal hükümet 2024’ten itibaren milyarlarca euroyu “nesiller sermayesi” olarak adlandırılan fona aktarmak istiyor. Başta “10 milyar euro” olan miktar şimdi 12 milyar euroya çıktı. Bu miktar her yıl yüzde üç oranında arttırılacak ve 2035 yılına kadar 200 milyar euroluk sermayeye ulaşılacak. Başlangıçta “hisse senedi emekliliği” diye adlandırılan ve şimdi “nesiller sermayesi” adı verilen fon üzerinden uluslararası piyasalarda yatırımlar yapılacak. Elde edilecek gelir emeklilik sistemine aktarılıp “rahatlaması” sağlanacak.

EMEKLİLİK SİGORTASINDAKİ DERT NE Kİ?

On yıllardır hükümette yer alan bütün partiler hep, “emekliliği güvenceye alma” ve “emeklilik sigortasını rahatlatma” adına reformlar için kolları sıvadılar. Peki yasal emeklilik sigortasının derdi ne ki on yıllardır değişik hükümetler “deva” bulmak için çabalayıp duruyorlar?

Sermaye ve uzmanları da “emeklilik sigortasını güvenceye almak” için sürekli öneriler getiriyorlar. Bunların başında özel emeklilik fonlarının kurulması / teşvik edilmesi ve emeklilik yaşının yükseltilmesi geliyor. Her iki öneriye gerekçe olarak “emekliye ayrılanların sayısı artıyor ve çalışanların sayısı azalıyor” deniyor. Emeklilik yaşının 70’e çıkarılmasını talep eden sermaye ve uzmanları (Bkz.: www.iwd.de/artikel/mit-70-jahren-in-den-ruhestand-513524/), “daha önce emekliye ayrılanların emekli maaşları düşürülmeli” görüşünü (kutuya bkz.) savunuyorlar.

Uzmanların tek “kırmızı çizgileri” sigortaya ödenen aidatların düzeyinin yükselmemesi. “Almanya’nın sanayi merkezi olarak korunması, rekabet gücünü artırması gerekiyor”, sigorta aidatlarının yükselmesi ise rekabet gücünün zayıflaması anlamına geliyor! Bu nedenle şuan brüt maaşın yüzde 18,6’sı olan emeklilik sigortası aidatının (%9,3 işveren, %9,3 işçi) yükselmemesi gerekiyor. 

Diğer yanda ise son “büyük koalisyon hükümeti”, emeklilik maaşı seviyesinin yüzde 48’in altına düşmemesi üzerine anlaşmıştı. Bu anlaşmaya karşın, 1955-1969 yılları arasında dünyaya gelen “bebek patlaması kuşağının” (“Babyboomer Generation”) 2036 yılına kadar emekliye ayrılmış olacağı için öngörülen seviyenin korunamayacağı ileri sürülüyor. Seviyenin korunması için ya emeklilik sigortasının aidatları yükseltilecek ya da emeklilik yaşı yükseltilecek veya bir başka “kaynak” yaratılacak.

Hükümet son seçeneği tercih ediyor. Yukarıda belirtildiği gibi “nesiller sermayesi” isimli bir fon kurulacak ve buradan elde edilecek gelirle emeklilik sigortasının açığı kapatılacak. Borsada kumar oynayarak emeklilik sisteminin güvenceye alınması bir yana böyle bir adımla bir bütün olarak tehlikeye atılacağı şimdiden söylenebilir.

SİGORTANIN BAŞKA ‘DERTLERİ’ VAR 

Emeklilik sigortası kapsamında sigortalı olan herkesin aidatları, emeklilik sigortasının asıl görevinin ötesine geçen ve devletin vergi gelirinden finanse etmesi gereken harcamalar için de kullanılıyor. Bunlar arasında savaşın getirdiği yükler, eğitim, işsizlik ya da hastalık gibi dönemler olduğu gibi çocuk yetiştirme dönemlerinin emeklilik dönemlerine sayılması ve ederinin karşılanması, düşük ücret dönemlerinin emekli maaşına yansıtılması, yeni eyaletlerde emekli maaşlarının güvenceye alınması, etnik Alman göçmenlere ödenen emekli maaşları ve Nazi adaletsizliklerinin telafisi yer alıyor. 2002 yılında yapılan bir araştırmada bu kalemler için haksız yere emeklilik sigortasının kasasından alınan miktar 88,5 milyar euro düzeyindeydi.

Diğer yanda Almanya’da sadece işçiler ve sözleşmeli büro çalışanları emeklilik sigortasına aidat ödüyorlar. Devlet memurları, askerler, hakimlerin yanı sıra aylık brüt geliri 7 bin 300 euronun üzerinde olanlar da yasal emeklilik sigortasından muaf tutuluyorlar. Bütün bu kesimler de sigorta kapsamına alınırsa emeklilik sigortasının maddi sorunları önemli ölçüde azalmış olur.

AVUSTURYA MODELİ

En önemli husus ise emeklilik sigortasına ödenen aidatların düzeyi. 50 yıl önce, 1973’te emeklilik sigortası aidatı yüzde 17 idi. Bugün aradan 50 sene geçmesine karşın bu oran sadece yüzde 18,6’ya çıkmış bulunuyor. Hükümetin, aidat düzeyinin yükselmemesini “kırmızı çizgi” olarak ilan etmesi işçi ve emekçileri değil aksine sermayeyi düşünmesinden kaynaklanıyor. Almanya’da aidatların eşit düzeyde işçi ve işveren tarafından ödenmesinin sürekli “başarı” olarak gösterilmesi gerçeği yansıtmıyor. Örneğin “Riester Rente”ye ödenen aidat, aylık gelirin yüzde 4’ünü teşkil ediyor ve sadece işçiler tarafından ödeniyor. Ekonomik açıdan Almanya ile karşılaştırabilecek birçok ülkede aidatlar daha yüksek olduğu gibi işverenlerin ödediği pay da daha fazla: Avusturya’da bu oran %55/%45 iken Fransa’da %60/%40, İtalya’da %63/%37 işçilerin lehine! Bu ülkelerde net emeklilik maaşlarının seviyesi sırasıyla %87,4, %74,4 ve %81,7. Demek ki oluyormuş!

Bugün değişik sendikalarda ve sendikal platformlarda Almanya’daki yasal emeklilik sigortasının temelden yeniden düzenlenmesi talebi tartışılıyor ve Avusturya’nın emeklilik sisteminin** örnek alınması öneriliyor. Yaşlılıkta yoksulluğa karşı mücadele bir yandan düşük ücretli işlere karşı mücadele etmek, yasal asgari ücretin yoksulluğu engelleyecek düzeye çıkarılması talebini ileri sürmek olduğu gibi emeklilik sisteminin temelden işçilerin lehine reformu için mücadele etmeyi de içeriyor.

* Bu, 1889 yılında kurulan Yasal Emeklilik Sigortası’nın ilk kapsamlı reformuydu.

** Gazetemizin gelecek sayılarında Avusturya’daki emeklilik sistemini daha yakından inceleyen yazılara yer vereceğiz.


MEZARDA EMEKLİLİK – MİLYONLARCA İŞÇİ İÇİN BİR GERÇEK!

Emeklilik yaşının yükseltilmesi milyonlarca işçi ve emekçiye farklı biçimlerde etkiliyor. Yaşın yükseltilmesi ilk etapta “emeklilik maaşlarının düşürülmesi” anlamına gelirken diğer yanda ise “mezarda emeklilik anlamına geliyor.

Emeklilik yaşının 67’ye çıkarılmasını, “emeklilik maaşlarının düşürülmesi” ve “mezarda emeklilik” olarak eleştirenlere, “bu kadar abartmanıza gerek yok” denildiğine hala şahit oluyoruz. Ağır çalışma koşullarına dayanamayan yüzbinlerce emekçi daha düşük maaş almayı sineye çekerek (erken gidilen her yıl için maaştan yüzde 3,6 kesinti yapılıyor) emekli oluyor. İki yıl önce yapılan bir araştırmaya* göre ise işçilerin yüzde 15’inin 65 yaşına gelmeden öldükleri ortaya kondu – yani kelimenin tam anlamıyla mezarda emekli oluyorlar! 69 yaşına gelmeden ölenlerin oranı ise yüzde 20 dolayında.

Bu gerçekler sermaye ve hükümetini ve uzmanlarını hiç ilgilendirmiyor: Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (DIW) Başkanı Marcel Fratzscher, emeklilik yaşının yükseltilmesini savunmakla kalmıyor, bunun otomatiğe bağlanmasını istiyor: “Ömür boyu çalışma süresinin yükselmesinin devam etmesi gerekecek” diyen Fratzscher’e göre “Ortalama yaşam süresinin uzadığı her yıl için, emeklilik sisteminin mali açıdan sürdürülebilir kalmasını sağlamak için insanların sekiz ay daha fazla çalışması gerekecek.”

* Bkz.:  www.vdk.de/deutschland/pages/presse/82853/vdk-studie_sozialverband_warnt_vor_sozialer_spaltung_der_aelteren_bevoelkerung


YETERLİ GELİR NE KADAR OLMALI?

Almanya’da şu an tam zamanlı ve sosyal güvenlik primine tabi olan 22 milyon çalışan emekçinin yaklaşık 9,3 milyonu yaşlılıkta 1500 euronun altında emekli maaşı alacak. Yaşlılık döneminde bu düzeyde emeklilik maaşı alabilmek için şu anda haftada 40 saat üzerinde 45 yıl çalışmış olmaları ve 20,78 euro saat ücretine sahip olmaları gerekiyor- bu da 3602 Euro brüt aylık ücrete tekabül ediyor.

Bu rakamlar Federal Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan araştırmanın sonuçları. Buna göre, 1200 euro aylık emekli maaşı için şu anda 45 yıl boyunca haftalık 40 saat üzerinden 16,62 euroluk bir saat ücretine çalışmak gerekiyor. Bu da aylık 2882 Euro brüt ücrete karşılık gelmekte. 1300 euroluk bir emekli maaşı için ise şu anda 18,01 euroluk bir saat ücreti gerekmektedir ki bu da 3122 euroluk bir brüt ücrete tekabül etmektedir.

Federal İstatistik Dairesi’ne (DESTATİS) göre, 1 Ekim 2022’de asgari ücretteki artıştan yaklaşık 5,8 milyon işçi etkilendi. Dolayısıyla, Almanya’daki tüm iş ilişkilerinin yüzde 14,8’i bundan önce 12 euroluk saat ücretinin altındaydı. Yasal asgari ücret 1 Ocak 2024’te 12,41 euroya yükselecek olsa da, bu ücreti alanlar 1200 euroluk bir emekli maaşına ulaşmak için gerekli olan 16,62 euronun çok uzağında kalmaya devam edecekler.

Yeterli gelir ne kadar olmalı” sorusunu çok tartışmaya gerek yok aslında. Buna yanıtı Federal Çalışma Bakanlığı, yaptığı araştırmayla verdi bile.

Close