Yücel ÖZDEMİR / Köln
Uzun yıllardır “Ne NATO ne Varşova Paktı” diyenlerin örnek gösterdiği İskandinav ülkeleri Finlandiya ve İsveç, önümüzdeki günlerde NATO’ya üyelik yönünde “tarihi” sayılabilecek adımlar atmaya hazırlanıyor. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısını gerekçe gösteren her iki ülkenin yöneticileri, haftalardır halk arasında NATO üyeliğine desteği artırmak için çalışıyor. Bu adıma karşılık Rusya’nın ise öncelikle her iki ülkeye enerji başta olmak üzere değişik alanlarda yaptırımları devreye koyması bekleniyor.
İLK ADIMI FİNLANDİYA ATACAK
Yıllardır değişik düzeylerde NATO ile yakın temasta olan Avrupa Birliği (AB) bileşeni her iki ülkenin, üyelik yönünde atacağı adımın Ukrayna savaşıyla emperyalist devletler arasında artan gerilim ve derinleşen çelişkilere yenilerini eklemesi bekleniyor. Özellikle Rusya ile bin 300 km sınırı olan Finlandiya’nın NATO üyesi olması, Rusya’nın güvenlik endişesini büyütecek.
Perşembe günü Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinstö ve Başbakan Sanna Marin tarafınan yapılan ortak yazılı açıklamada, “Finlandiya’nın NATO üyeliği daha fazla geciktirilemez” denildi. Üyeliğin Finlandiya’nın güvenliğini garantiye alacağı ileri sürülerek, önümüzdeki hafta içinde resmi üyelik başvurusunun yapılacağının mesajı verildi.
Muhafazakar çizgideki Cumhurbaşkanı Niinstö, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile iyi ilişkiler sürdürmeye özen gösterirken, ülkesinin NATO’ya üye olmasını ise savunuyordu. Sosyal demokrat Başbakan Marin ise, Ukrayna savaşı öncesinde üyeliğe karşı çıkıyordu. Hatta geçtiğimiz ocak ayında yaptığı bir konuşmada “Başbakanlığım sırasında NATO üyeliği mümkün değil” demişti. Kısa sürede politikasını değiştiren Marin, şimdi partisini ikna etme çabası veriyor.
Her iki lider de, Finlandiya’nın NATO üyeliği başvurusunun baş sorumlusu olarak Putin’i gösteriyor. Finlandiya ve İsveç’in sosyal demokrat başbakanları geçen hafta Berlin’e gelerek Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un da desteğini almışlardı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de yaptığı açıklamada başvuru yapılması durumunda, “Kollarımız açık bir şekilde karşılarız” demişti.
NATO üyeliği başvurusunun her iki ülkenin parlamentosunda ele alınacak. Yapılan yorumlar her iki parlamentoda da üçte iki çoğunluğun kesin olduğu üzerine. İsveç’te yayımlanan Expressen gazetesi ise başvurunun pazartesi günü yapılacağını yazdı.
EKİM DEVRİMİ İLE GELEN BAĞIMSIZLIK VE TARAFSIZLIK
Bugün NATO üyeliği için hızlı adımlar atmaya hazırlanan Finlandiya uzun yıllar “tarafsız” ülke olarak biliniyordu. Ekim 1917’de Lenin liderliğinde gerçekleşen Ekim Devrimi’nden hemen sonra, 6 Aralık 1917’de Finlandiya’nın Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsız devlet olma kararı verdi. Bu tarihe kadar 100 yıldan fazla bir süre Rus Çarlığının kontrolünde olan Finlandiya, bağımsızlığını Sovyet Devrimi sayesinde kazandı. Ancak, Hitler faşizminin Sovyetlere savaş açtığı yıllarda Finlandiya, Alman faşizminin cephesinde yer aldı. İki kez Kızıl Ordu’ya karşı cephe açtı. Ardından Sovyetler Birliği ile “Dostluk Anlaşması” imzalandı.
İSVEÇ DE ÜYELİĞE HAZIRLANIYOR
İskandinavya’da tarafsızlık konusunda bugüne kadar örnek gösterilen İsveç’te de Sosyal Demokrat Parti’nin NATO üyeliği yönünde tutum değiştirmesi önemli bir kırılmayı ifade ediyor. Parti daha önce üyeliğe karşı çıkıyordu. Hafta sonunda partinin bu konudaki tutumunu netleştirmesi bekleniyor. İsveç, “tarafsız” görünmekle birlikte 1980’li yıllardan itibaren NATO ile askeri ilişkilerini sürdürüyor. SSCB ve varisi Rusya’ya karşı pek çok konuda Batı cephesiyle birlikte hareket etti. Bu nedenle NATO üyeliği bir bakıma Batı ile sürdürülen ilişkilerin askeri boyutta güçlendirilmesi anlamına gelecek.
Finlandiya’nın NATO üyesi olması, İsveç’in, ihtimal düşük de olsa, karşı çıkması durumunda İsveç bölgede tek tarafsız ülke olacak. Norveç, Danimarka ve İzlanda kuruluşundan bu yana NATO üyesi. Yapılan değerlendirmelerin çoğunda, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından sonra İsveç’te de havanın değiştiği yönünde.
Daha önce halk arasında NATO üyeliğini isteyenlerin oranı yüzde 20 iken, savaştan sonra bunun yüzde 70’e çıktığı belirtiliyor. Başbakan Magdalena Andersson da daha önce NATO üyeliğine karşı çıkıyordu. Mart ayında yaptığı bir açıklamada “NATO üyeliği Kuzey Avrupa’yı istikrarsızlaştıracak” demişti.
RUSYA NE YAPABİLİR?
Her iki Kuzey Avrupa ülkesinin NATO üyeliği konusundaki planları somutlaştırmasına Moskova’nın tepkisi beklendiği gibi sert oldu. Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitri Medvedev, nükleer savaş tehdidinde bulundu. Ancak, Batı cephesindeki diplomasi trafiğine bakıldığında, Rusya’nın tehditlerinin sonuç vermesi zor görünüyor.
Rusya’nın Ukrayna’dan sonra bu iki ülkeye de savaş ilan etmesi beklenmiyor. Etmesi durumunda ise bunun bölgesel büyük savaşın başlangıcı olacağı açık. Batı cephesinde Rusya’nın askeri ve ekonomik olarak bölgesel bir savaşa hazır olmadığı yönünde analizler yapılıyor.
Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya başvuru hazırlıklarını değerlendiren Süddeutsche Zeitung’dan Kai Strittmatter şu yorumu yapıyor: “Ukrayna’ya saldırı savaşıyla varmak istediği hedefinin tersine ulaşan Rusya yönetiminin yanlış hesap yaptığı çarpıcı şekilde görüldü.”
NATO-RUSYA SINIRI İKİ KATINA ÇIKACAK
Finlandiya’nın NATO üyesi olmasıyla, NATO-Rusya sınırı bugünkünün iki katında çıkacak. Bu da doğal olarak Rusya’nın güvenlik endişesini büyütecek ve daha saldırgan olmasına yol açabilecek. Öncelikli olarak yapacaklarının başında ekonomik yaptırımlar geliyor. Finlandiya ihtiyaç duyduğu doğal gaz, petrol ve tahıl ürünlerinin büyük bir bölümünü Rusya’dan alıyor.
Her iki ülkenin NATO üyesi olması aynı zamanda silah tekelleri için yeni pazar alanları anlamına da geliyor. NATO’nın belirlediği yüzde 2 şartı çerçevesinde her iki ülkeye askeri harcamalarını artırması, Rusya’ya karşı cephe ülkeleri olmaları dayatılacak. Bütün bunlar, Ukrayna savaşıyla açılan “perde”nin kolay kapanmayacağını, ya da Batılı emperyalist devletler tarafından kapatılmayacağını gösteriyor. Yıllardır Rusya’yı çevreleme stratejisi temelinde atılan adımların, Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliğiyle yeni bir aşamaya gireceği ise açık olarak görülüyor.